Geçen yazımda hastalanma sürecimi ve hastaneye yatışımı anlatmıştım.

Değişik olumlu tepkiler aldım.Kimi arkadaşlarım rahatsızlığımı o yazıyı okuyunca öğrenmişler.

MEDICANA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Servisindeki çalışanlarla ilgili gözlem ve duygularımı da anlamıştım.Özellikle de onlar çok etkilenmişler yazdıklarımdan.Servis çalışanları ziyaretime gelerek teşekkür ettiler ve dediler ki 'herkes bizim hakkımızda ileri geri değerlendirmeler yapıyor;bu da bizi üzüyor…Oysa böylesi yazılar bizim için çok anlamlı…'Ben de,eğer olumsuzluk varsa ve bunun düzeltilmesini istiyorsam bunu dedikodu biçiminde yapmak gibi bir tarzımın olmadığını ,eleştirilerimi açıkça yapabileceğimi söyledim.Güzel bir sohbet oldu,onlar da memnun oldular.Günde 15 saat özveriyle çalışan bu emekçilerin memnun olmasına da ben çok sevindim.Gönül almak, ne kolaymış!..

Hani arayan soranlar bir de…Telofonla arayanlar…Ziyaret edenler..

'Ne gerek var canım,gelmenize hiç gerek yok,ne olur zahmet etmeyin!..'dersiniz,ama ziyaretinize her gelen kişi de yüzünüzde bir gülümseme yaratır.

Gelmesini umduğunuz halde gelmeyenler ve beklemediğiniz halde sizi ziyaret edenler…

Özellikle de yakınlarınız…Yanınızda olanlar;yatakta her kıpırdadığınızda bir şey istiyor musunuz,diye ayağa fırlayan…Uykusuz kalan,arada bir kenarda kıvrılıp yatan…Sizin için yapılanları çırpınışları izlersiniz.

Bir de siz istemezsiniz işlerini bırakıp gelmelerini…Gerek yok,ben iyiyim,dersiniz…Ama,bırakıp gelirler ya..İşte 'o',sizin yaşamınızın bakiyesidir!…

Edip Cansever anlatmış bizi:

'Sen o karanfile eğilimlisin,

Alıp sana veriyorum

Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel

O başkası yok mu yanındakine veriyor.

Derken karanfil elden ele…

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle…'