Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü...
Milli Birlik Komitesi, 4 Ocak 1961 yılında, 5953 sayılı
Basın İş Kanununu, 212 sayılı yasa ile değiştirip
gazetecilerin sosyal haklarının iyileştirilmesini sağlayınca, basının merkezi İstanbuldaki 9 gazete patronu,
ortak bildiri yayınlayarak 3 gün gazete çıkarmayacaklarını savunmuşlardı.
Bildiriler, gazetelerde yayınlanmıştı ama karşı tepki de gelmişti.
Yazı işleri müdürleri de bildirinin yayınlandığı
gazetelerin künyelerinden isimlerini çekmişlerdi.
Devletin radyosunda, Türkiye Gazeteciler Sendikasının
patronlara karşı yayınladığı bildiri okunmuştu...
Ankara ve İzmirde gazeteciler, Bugüne kadar simitle ümitle yaşadık diye yürüyorlardı...
Türkiye Gazeteciler Sendikası da 10 Ocak 1962 yılında, bugünü Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak ilan etmişti...
Ve son 25 yılda gazeteciler bu haklarını yitirdi ve iş güvenceleri de patronun iki dudağının arasında yer aldı...
Ne garip değil mi?..
Başkalarının haklarını savunan, hatta bu uğurda dayak yiyen ve hapis yatan insanlar, kendilerine sıra geldiğinde
çaresiz kaldılar...
Duayen dediğimiz abilerimiz, bir an bile beklemeden
noterlere koşup sendikadan istifa ettiler...
Mim Kemal Öke, bir yazısında, mesleki örgütlenme açısından en aciz meslek grubunu gazetecilerin oluşturduğunu söylemişti...
47 yıl önce verilen hakları bizler koruyamadık...
Nerede o yürekli insanlar?..
Nerede o sermaye gruplarına dikilebilen devlet adamları?..
Nerede o gazetecilerin bildirisini yayınlayabilecek cesur radyolar?..
Biz kaybettik ama doğruyu ve gerçeği öğrenmeye
hakkı olanlar da kaybetti...
Yıl 1960; nüfus 27 milyon, gazete satışı 2.5 milyon...
Yıl 2008; nüfus 70 milyon, tiraj 6 milyon...
Okuma yazma oranlarını dahi hesaba katmadan bu rakamlar çok şey ifade etmiyor mu?..
Gazeteciliği her kapıyı açan maymuncuk gibi
gören anlayış, paranın gücü ve iktidarın kudretiyle bütün değerleri altüst etti...
Gazetelerin yönetimlerine pazarlamacı ve iş takipçileri
getirildi...
Böylece 10 Ocaklar da hatıralarda kaldı...
Bu ülkenin pek çok güzel günleri gibi...