Seçime bir aydan az bir zaman kaldı. Konuşmalar ve vaatler şirazeden çıktı. Tüm bunlara inanmak m? Allah esirgesin. Halkımızın canı o kadar yandı ki, esas mesele de budur. Hangi partiden olursa olsun, aday adayları ortaya çıktıkları zaman sloganları “ülke için hizmet” yarışında görev alma olmasına rağmen, asla kimse bunu ikbâl için yaptığını dile getirmemekte ve sözde bu yarışa hizmet için soyunduğunu ifade etmektedir. Yalnız dikkatlerden kaçmayan husus ise, milletvekili seçildikten sonra, mali olarak ikbâllerinin birden parlamasıdır. Zaten temelde, ülke için hizmet yarışı ve çalışma olsa bu kadar talip olabileceğini düşünmüyorum. Zira böyle bir tutumda olmak, çok çalışmayı ve zahmeti gerektirmektedir. Bu vaatlerle seçilenlerin daha sonra neler yaptığını hep gördük. Eskilerin deyimi ile ” bal tutan parmağını yalar” fiili şimdi değişti ve bal tutan şimdi avuç, avuç yemekte ve ülke düşünülmemektedir.

Yalnız burada önemli olan husus, milletvekili seçileceklerin listesinin, parti başkanları tarafından yapılmış olması, milletvekillerinin parti başkanlarına tam teslimiyetlerini ortaya koymaktadır. Bu bakımdan milletvekilleri, kendini seçen halkına değil, parti başkanlarına şükran borçlu olmalarını ortaya koymakta ve parti içi demokrasi yerine tek sesli bir durumun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu bakımdan da, 92 yıllık parlamento yaşamımız içinde demokraside bir adım ileriye gidemememiz neticesini doğurmuştur. Eğer seçmenin intihabı ile adaylar belirlenecek olsa, milletvekilleri parti başkanlarından daha çok, kendini seçenlere şükran duyma durumunda olacaktır. 1923 yılından başlayarak 1950’li yıllara kadar geçen süreç içinde çok partili demokrasi için denemeler olmamasına rağmen; birçok deneme hep akim kalmıştır. 1946 yılından itibaren çok partili demokrasiye geçilmiş, fakat burada da, parti başkanlarının sultası devam etmiştir. Benin hiç anlayamadığım husus, halk kendi vekil adaylarını belirlerken, bu işi yapabilecek düzeyde değil midir? Eğer, bu anlayış var ise diyemeyeceğim, var olduğu ortadadır. Birkaç denemenin dışında, halkın vekil adaylarını belirlemesine fırsat verilmemiştir. Burada en önemli husus, parti başkanlarının listeye girmesini istedikleri kimselerin listeye girememesi, parti başkanlarını rahatsız etmiştir. Bunun yanında, bu seçimlerde şaibeli bazı durumlar da ortaya çıkmıştır. Fakat, açıkça ifade etmek gerekir ise, halkın seçerek ortaya koyacağı en kötü aday listeleri, parti başkanlarının ortaya koyacağı en iyi aday listesinden daha iyi olacaktır. Bir hususu burada zikretmek gerekir ki, demokrasi yolumuzdaki, iki darbe ile birkaç post modern darbe; birçok olumsuzlukları ve kesintileri ortaya çıkarmıştır. Bütün bunlara rağmen; ben her zaman için milletvekili adayları, belediye başkan adaylarının halk tarafından belirlenmesi taraftarıyım. Çünkü o zaman demokrasi bütün sistemleri ile ortaya çıkmış olacaktır. Bir parti başkanı veya bir kimse her şeyi bilemez veya bilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan halkın seçimlerinde hata payı çok daha az olacaktır. Bunun sonucunda parti içi demokrasi ortaya çıkacak ve demokrasi için ileri bir adım atıldığı gibi; milletvekilleri seçmeninin sesine daha fazla kulak verecektir. Zira bir sonraki seçimi buna bağlıdır. Belki muhtemelen ilk dönemlerde bazı olumsuzluklar ortaya çıkacaktır, fakat halkımızın sağduyusu ile bu durum çok kısa bir zaman içinde aşılabileceğine inancım tamdır. Bu seçimde bir partinin bunu denemiş olması, listelerin tümünü değiştirmiştir. Belki iyi, belki de kötü oldu, ama hiç denemeden bilemezsiniz. Saygılarımla.