Uzun süren akademik hayatımın büyük bir kısmında idarecilik yaptım. İdareciliğim sırasında da birçok davayla karşı karşıya kaldım. Bu davalarda asla kendi başıma karar vermedim. Dava veya davalarla ilgili dosyaları hukukçulara inceletmeden, onların görüşünü almadan da karar vermedim ve bu davaları kurullarda değerlendirmedim. Açıkça bir hususu burada belirtmek isterim ki kimileri idarenin en yüksek kademelerini işgal edebilir, bu her şeyi bilmek anlamında değildir. İnsanlık tarihindeki en önemli olay ve insanı, insan olarak ortaya koyan hukuktur. Lütfen, şöyle dünyaya bir göz gezdiriniz: Gelişmişlik para ile değil, bir ülkede uygulanan hukukun üstünlüğüne bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
1980 yılında darbe sonrasında yapılan 1982 Anayasası, halkın % 92 sinin oyları ile yürürlüğe girmiştir. Geçici 15. madde de bu anayasanın içeriği içinde yer almaktadır. Hatırladığıma göre, 1982 yılında Türkiye nüfusu yaklaşık olarak 45 milyon civarında idi. Demografik yapı olarak, bir nesil için 30 yıl kabul edilecek olur ise, şu anda bu nüfustan, aşağı yukarı 30 milyon kişi hayattadır ve bunlardan, o gün oy vermiş olanlar 18-20 milyon arasındadır. Cumhuriyetimizin kuruluşundaki ve Atatürk Anayasası bile 37 yıl geçerliliğini sürdürmüştür. Olağanüstü bir durumun anayasası olan 1982 Anayasası ise 32 yıldır yürürlüktedir, komitenin idaresi altındaki 2 yılı da ilâve edecek olur iseniz bu 34 yıl eder. Normal parlamenter demokratik hayata geçişten sonra 30 yıl geçmiş olmasına ve her iktidara gelen partinin şikayet etmesine rağmen, hala bu anayasa değiştirilememiştir. Bunun sebebi ise hep yazdığım gibi, hep tenkit eder ve karalarız. Fakat, anayasanın değiştirilmesi hususuna gelince, her parti bir taraftan çekerek, anayasanın ortada kalmasına neden olur. Bizler gerçek anlamda, Avrupa Birliği normlarına uygun anayasa yapmayı pek sevmeyiz. 1982 Anayasası’nın yapılmasında da gündeme geldiği gibi, halkımız daha hukukun üstünlüğü ilkelerine göre yapılacak olan bir anayasayı hazmedecek durumda değildir, kanaati vardı. Şimdilik böyle bir anayasa yapalım ve daha sonra değiştiririz anlayışı hakim olmuştur. 1982 yılından sonra gelen iktidarlar, bu anayasanın devletin kayıtsız hakimiyetini ortaya koyan hükümlerinden yararlanmışlar ve bu husus da hoşlarına gitmiştir. Ergenekon ve Balyoz ile başlayan, vesayetin kaldırılması ve darbeye teşebbüs edenleri yargılamaya başlanması, Ergenekon tutuklularının serbest bırakılmaları daha sonra da Balyoz dakilerin serbest kalmaları, hukuk açısından neyi ifade ediyor; anlaşılması güç olaylar zinciridir. Orduya, paralel yapı tarafından kumpas kurulduğu idarenin en yüksek kademeleri tarafından ifade edilmesi, çok gariptir ki, 17 Aralık’tan sonra olmuştur. Ben uzun süren bu olaylarda yetkililerin Türkiye nin neresinde yaşadıklarını anlayamıyorum. Aşağı yukarı, uzun yıllar öncesinden, AKP iktidara gelmeden önce, paralel yapı veya bir cemaatin yaptıklarını tenkit ediyordum. Bazı, AKP(MSP) liler bana bunları söyleme günaha giriyorsun diyorlardı. AKP nin iktidara taşınmasında bu grubun etkileri herkes tarafından bilinmektedir. Bu cemaatin liderini ise haşa, peygamber yerine koyuyorlardı. Açıkça bir hususu belirtmek isterim ki, bu kanaatlerim, o grubun aleyhine ve onları tu-kaka olarak kabul ettiğim anlamında değildir. İdarenin başında olanların elbette, siyasi ve dini anlayışları olacaktır; ama idare her zaman lâik olmak durumundadır. Osmanlı İmparatorluğu bir din devleti olmasına karşılık, halklarına karşı daima lâik idiler. Hükümranlıklarının temeli ise adalettir.
Ergenekon ve Balyoz davalarında, birçok husus, ortaya konulmasına rağmen, hiçbiri kabul edilmemiştir. Orijinal disk, Windows XP 2003 ile yazılmış olmasına rağmen, Calibri ile ilaveler yapılmıştır. Bunu anlamak için, çok iyi bilgisayar bilmeye gerek yoktur. Adalette esas şu olmalıdır: Bir grubu sevmeyebilirsiniz veya onlara kin duyabilirsiniz. Hukukta, sevgi, sevmeme, vicdan ve acımaya yer yoktur. Onda sadece hukukun üstünlüğü ve kanunların hükümleri vardır. Bunu yapmadığınız zaman, ülkeyi kaosa sürüklersiniz ve yeni kan davalarının ortaya çıkmasına sebep olursunuz. Adaletin hükümran olması, ilişkilerde sevginin esas olması dileklerimle saygılarımı sunarım.