Son 30-40 yıldır tarıma gerçek önemin verilmemesi, tarımsal ürünlerin spekülatörlerin elinde kalması sebebi ile bir çöküş evresine girmiştir. 50 yıldan fazla süreyi Türk tarımına adamış birisi olarak, bu travmanın kolay, kolay atlatılacağını zannetmiyorum. En kötüsü de, tarımla ilgisi olmayanların, bir mikrofonu eline geçirince konuşmalarını veya gazetenin bir yerinde sayfalarca esastan uzak yazılarını görüyorum. Bugün tarıma verilen en büyük zarar, köylerin boşalması ile ortaya çıkmıştır. Bu durumu özellikle uygulanan, Büyük Şehir Kanunu da köyleri mahalle haline getirmiştir. Açık olarak şunu söylemek gerekir ise, bugün köylerde yaşayanların çoğu, yaşlı veya tarımsal üretim yapmayanlardan oluşmaktadır. Tarım gibi meşakkatli bir sektörden, tarımsal üretimi yapanlar kaçmaktadır. Bunun yanında, fiyat politikaları nedeniyle de profesyonel olarak tarım yapmaya çalışanlar da bu sektörden kaçmaktadır. Tarımsal üretimin yapıldığı çiftlikler veya işletmeler, birden faaliyetlerine son veremez. Bu sebepten tarımdaki verim düşmelerinin tedrici olmasını ortaya koyar ve bu da, idarecilerin önlem almasını erteletebilir. Tarımsal ürünler bakımından kendimize yeterli olduğumuz dönemlerde, köylerde çiftçiler kendi ihtiyaçlarını temin için hayvancılık yapardı. Buradan elde edilen dana, düve ve kuzular üretimin birinci aşamasını meydana getirirdi. Bugün bu durumu görmek mümkün değildir. Bunun yanında, bir türlü bitirilemeyen terör belası ile, Anadolu'daki birçok otlak ve yayla, üretim yapılmadan durmaktadır. Terör bitmiş olsa bile, bu tip bir hayvancılığın canlanması da mümkün değildir. Bunun yanında, Türkiye'de hayvancılık dendiği zaman sadece besiciliğin anlaşılması ise, yanlış bir durumdur. Maalesef, pahalı bir sektör olması nedeniyle, profesyonel olarak, ilk safhadaki canlı hayvan, yani dana, düve ve kuzu üretimi yapılmamaktadır. Elbette bu sektör, süt üretimi ile beraber gidecektir, fakat süt ürünlerindeki spekülatif fiyat uygulamaları da bu sektörü engellemektedir. Bir liranın altında alınarak 5 katı fiyatlarla satışa sunulan süt ürünleri, süt üretimini engelleyen unsurlar arsında yer almaktadır. Bakanlar et fiyatlarının artmayacağına dair beyanat verdikleri gün, et fiyatları artmakta ve bakanın değil kasabın dediği olmaktadır.

Her önüne gelenin istediği yere, bina veya fabrika kurması ile, tarımsal sahalar giderek kaybolmaktadır. Buradaki en önemli husus ise, maliyetleri düşürmek bakımından, bunlar birinci derecedeki verimli tarım alanlarına kurulmaktadır. Sahil bölgelerimizdeki, verimli ovaların turizm diye yağmalanmasına bigane kaldık. Zamanın büyüğü olan bir Cumhurbaşkanımız, 'Bu sahada 3500 kişiye ekmek kapısı açacak olan fabrikanın temelini atıyoruz. Bu arazide yılda 50 ton patates yetiştirilecekmiş, Dünya aya giderken biz ne düşünüyoruz' gibi ifadeler kullanmıştı. Evet, bu arazi yılda 50 ton patates verecek, verecek de bunu sonsuza dek verecektir. Fabrikalarda çalışanların da bu tarımsal ürünlerle besleneceklerini unutmamak gerekir. Tarımda kullanılan toprakların korunması bakımından, mutlaka zecri tedbirler alınmasının zamanı gelip, geçmiştir. Bugün ithal edebildiğimiz tarımsal ürünleri, yarın bulamayabiliriz. Bu yüzden, en kısa sürede tarımsal ürünler bakımından kendi kendine yeterli ülke olmamız gerekmektedir. Bunlara ilave olarak, tarımsal ürünlerden