II.Abdülhamid, kimilerine göre zalim, müstebit ve Kızıl Sultan, kimilerine göre de Ulu Hakan'dır.

II.Abdülhamid, bir insandır ve her iki kesimin nitelemelerinden bazı örnekler taşıması normaldir.

Herkes gibi mutlaka doğruları ve yanlışları olmuştur. Bu doğrular ve yanlışlar, kişisel yaşamında ve devlet yönetiminde olmuştur.

Bir dönem II.Abdülhamid'i kötülemek, onu iktidardan düşürenler ile cumhuriyet döneminin iktidarlarını meşrulaştırıcı araç olarak kullanılmıştır.

Halen bu bakış açısı devam etmektedir: Başkalarını kirleterek kendilerinin temiz olduklarını ortaya koyma çabasının bir başka ifadesi olmuştur.

Peki, 'Ulu hakan' diyenlerin refleksleri neye dayanıyordu?

II.Abdülhamid'i Batının dili ve ortak amacı doğrultusunda kötüleyenlere karşı İslam, vatan ve tarih kaygısıyla yerli aydınlarımız 'sizin bu çapsız ve seviyesiz politikalarınıza göre II.Abdülhamid çok büyük bir insan ve devlet adamı olarak Ulu Hakan'dır' refleksiyle cevap vermişlerdir.

O günün psikolojisi bunu gerektiriyordu. Artık gerçeğe dönme zamanı gelmiş ve geçmek üzeredir.

'İbret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi' noktasında ibret alınmadı ve tarih tekerrür kavşağına geldi dayandı.

Dün Batının desteğinde Bulgar, Sırp ve Yunan çeteleri vardı. Bugün yine Batının desteğinde PKK, DAEŞ, YPG ve PDY gibileri vardır.

Dün Ortadoğu'da ve Anadolu'da İngiliz, Alman ve Fransız yağmacıları vardı.

Bugün de doğrudan ya da dolaylı olarak onlar vardır.

Dün aydınlarımız nerede duruyorlardı bugün nerede duruyorlar?

Bu durumun aydınlatılabilmesi için II.Abdülhamid dönemi, bugünün Türkiye'si ve dünyası ile yeniden ele alınmalıdır.

Siyasi değil, memleket kaygısıyla hareket ederek bu dönemi birlikte yeniden ele almalıyız.

  1. Abdülhamid'i sevap ve günahlarıyla yeniden ele alıp tanımalı ve tanıtmalıyız.

Bu nasıl bir yönetim ki, iktidardan uzaklaştıktan kısa bir zaman sonra ülkenin üçte ikisini kaybettik. Bunu izah etmeliyiz. Selam ve sevgi ile…