Türkiye'de ve dünyada insanlar arasında devridaim(sürekli dolaşan) eden iktidar zaman zaman Müslümanların eline de geçmektedir.

İktidar, eline geçtiği adam tarafından iyi kullanılırsa bir nimet, değilse bir ateştir.

Türkiye'de kurulmuş baskıcı rejimlerin hemen tamamı Müslümanları ezme üzerine bina edilmişlerdir ve Müslümanları ezmişlerdir.

Örneğin; Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış devrimler ve bu devrimlerin selameti için çıkarılmış kanunlar, yapılmış Anayasa değişiklikleri ve kurulmuş mahkemeler hep Müslümanların yerleşik değerlerini ve kendilerini hedef almışlardır.

Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının, 1960, 80 ihtilallerinin, 12 Mart, 28 Şubat ve 27 Nisan muhtıralarının ve hatta 15 Temmuz kalkışmasının (ayrı biz yazı konusu yapacağım inşallah) faturaları Müslümanlara ödettirilmiş ve ödettirilmektedir.

Dünyada Müslümanlar, iktidar nimetini büyük oranda toplumsal dönüşümü gerçekleştirmek için değil, kendi çıkarlarını korumak için kullanmışlardır.

Seçilmiş ya da bir yere tayin edilmiş kişiler seçilmiş yada tayin edilmiş yerin hukukunu değil, merkeze koydukları çıkarlarını korumuşlardır.

Secdelerini şeklen Allah'a, özde ise çıkarlarına yöneltmişlerdir.

Dünya dağdağaları ile maddi ve manevi dalgalar arasında yaşam mücadelesi veren Müslümanlar, uzatılmış iplerle kenara çekilerek kurtarılma adı altında iğfal edilmişlerdir.

İslam ve ümmet adına iktidara gelen Müslüman elitler ve siyasetçiler –maalesef- gereği gibi siyasette, ekonomide, kültürde, hukukta ve yönetimde adalet sağlayamadılar.

Savunduklarıyada onun adına hareket ettiklerini söyleyen Müslüman yöneticiler temsil ettikleri misyonun gereğini yerine getiremediler.

Oysa onların misyonu, ' EHLİYETİN /LİYAKATİN İMANDAN ÖNCE OLDUĞUNU' bildirmişti.

23 yıllık vahiy sürecinin on yıldan fazlası Mekke'de Kabe'nin içinde ve çevresinde geçmesine rağmen Kabe'nin içinde yalnız bir Ayet-i Kerime inmişti. O da yöneticinin hareket tarzını bildiren Nisa Suresi'nin elli sekizinci Ayet'idir:

'Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.'(Nisa,58).

İşte ADALET, ADALET, ADALET, ADALET, ADALET, ADALET, ADALET!... BUDUR…

Bu gerçekten herkesin kendine göre bir nasibi olduğunu düşünüyoruz. Selam ve sevgi ile…