Herkes alnına
ne yazılmışsa
onu yaşıyor...
Bazen, asla olmaz
deyip reddedilen
şeyler insanın
başına geldiğinde,
büyük lokma ye büyük konuşma
derler ya...
İnadına inadına
gitmek yerine
bunda da bir hayır vardır
demek lazım...
Kader bu öykümle
baş başa bırakıyorum sizleri...

* * *
Kamil, içine kapanık,
sessiz ve sakin bir gençti.
Efendiliği ve dürüstlüğüyle
mahallede onu sevmeyen
yoktu.
Çocuk yaşlarında
annesi ve babasını
bir trafik kazasında kaybetmiş,
öksüz kalmıştı. Onu
amcası büyütmüştü.
Liseyi bitirdikten sonra
bir avukatın yanında
çalışmaya başlamıştı.
Amcası ve yengesi
onun evlenmesini
çok istiyordu ama
o her fırsatta
daha erken diyerek,
buna yanaşmıyordu...
Avukat Remzi Bey,
Kamil i evladı gibi seviyordu.
O varken, para kasasını
bile açık bırakıp,
adliyeye gidiyordu.
Kamil, bir gün olsun,
kasada ne var diye
merak bile etmemişti.
Günlerden bir gün,
Av. Remzi, çelik kasasını açıp bırakıp
adliyeye gitti. Kamil,
Remiz Beyin masasını silerken,
odaya genç bir kadın girdi. Remzi Bey yok mu?
dedi. Kamil, adliyeye gittiğini ve
iki saat sonra geleceğini söyledi.
Genç kadın, Beklerim öyleyse deyip,
Kamil in masasının karşısındaki
koltuğa oturdu.
Laf lafı açtı. Genç kadın, kendisini
tanıttı. Kamil de. Sohbet koyulaştı.
Kamil, kendi hayat hikayesini
anlattı. Adı Serpil olan
genç kadının gözleri buğulanmıştı.
Kamil devam ettikçe, genç kadın hıçkıra hıçkıra
ağlamaya başladı. Kamil, kendisi adına duygulanan
Serpil in gözyaşlarını silmesi için
kağıt mendil uzattı. Kolonya şişesine uzandı, bitmişti. Serpil,
Sağol dediyse de
o bir alt kattaki muhasebiciye kolonya almaya gitti. Hem de çay söyleyecekti.
Merdivenlerden inerken,
genç kadının ağlaması, gözünün önünden gitmemişti. Hala böyle duygulu insanlar var mıydı, diye
söylene söylene alt kata indi. Kolonyayı alıp,
işyerine döndü. Serpil, odada yoktu. Acaba tuvalette miydi? Baktı,
ışıklar yanmıyordu. Şaşırdı, bir anlam veremedi. O sırada
Av. Remzi Bey içeri girdi. Arayan soran var mı dedi. O da bir genç kadının onu sorduğunu söyledi.
Remzi Bey, masasına otururken, gözü kasaya ilişti. Alt gözde bulunan
parası yerinde yoktu. Kamil i çağırdı. Bilmiyorum dedi. Remzi Bey,
Nasıl bilmezsin, buraya giren çıkan oldu mu? diye sordu. Hayır dedi.
Serpil aklına geldi ama böylesine iyi yürekli bir kadının
para çalacağına ihtimal vermiyordu. Ancak, kolonya almaya gittiği sırada
dönüşünde o yoktu. Acaba diye düşündü ama
yine de olamaz dedi.
Kasasından 75 bin lira çalınan
Remiz Bey, durumu polise bildirdi. Hırsızlık masası ekipleri ve olay yeri inceleme polisleri geldi. Parmak izi aldılar. Sonra da Kamil in
ifadesine başvurdular. Polisler, güvenlik kamerası olup olmadığına baktı.
Binanın girişinde ve koridorlarda
güvenlik kamerası yoktu. Kamil, şüpheli
sıfatıyla gözaltına alındı. Gazeteler, ertesi gün
haberi, Çalıştığı işyerini soydu diye verdi. Kamil, ilk sorgusu sonucu tutuklandı.
Mahallede hiç kimse buna inanmamıştı. Ama bazıları da
İnsanoğlu çiğ süt emmiş deyip,
Kamil in yapabileceğini ima ediyordu.
Cezaevinde onu hırsızlar koğuşuna verdiler. Olayı anlattığında; Muslukçu Cavit, Oğlum, parayı o kadın götürdü dedi. Kamil,
Olmaz abi diye itiraz etti. Zavallı çocuk deyip,
acıdılar ona. Kamil, kara kara düşünüyordu. Amcası ve yengesine durumu nasıl izah edecekti?..
Duruşma günü 2 ay sonraydı. O günü iple çekiyor,
bir yandan da Allah a yakarıyordu. Masum
olduğunu Allah biliyordu ve ondan yardım istedi.
Sabah sayımında,
infaz koruma memuru Hasan,
onu Cezaevi Müdürü nün çağırdığını söyledi. Birlikte makama
gittiler. Kapıyı vurup içeri girdiğinde,
Cezaevi Müdürü Cop Rıdvan,
Gözünaydın oğlum diyerek, tahliye olduğunu söyledi. Bazı belgeleri
imzaladı, müdürün elini öptükten sonra koğuşuna gitti. Koğuşta,
büyük bir sevinç ve merak vardı. Ne olmuştu da
tahliye ediliyordu. Kamil bunları düşünürken;
kendini cezaevi kapısında buldu. Amcası, yengesi oradaydı. Ama Serpil de yanlarındaydı. Kucaklaştılar. Serpil e biraz soğuk davrandı. Amcası bunu fark edince, Hayatını o kurtardı dedi. Kamil, şaşkına dönmüştü.
Serpil kısaca anlattı. Kamil kolonya almaya gittiğinde,
silahlı ve maskeli bir kişi içeriye girmiş. Serpil e tabancasını dayayıp,
kasaya kadar götürmüştü. Paraları çantaya koyan maskeli kişi,
Serpil in uzaklaşmasını istemişti. Konuşursa onu öldüreceğini
söylemiş; o da denileni yapmış, yazıhaneden kaçmıştı.
Olaydan bir ay sonra Av. Remzi Beyin yanına gittiğinde,
orada laubali şekilde oturan gençle göz göze geldi. Genç adam tedirgin olmuştu. Serpil, sanki bu adamı bir yerden tanıyordu. Genç adam kalkarken, Babacığım ben gidiyorum diyerek Av. Remzi Beye elini uzattı. Serpil, gencin kolundaki saati gördüğünde,
kıpkırımızı oldu. Maskeli adamın kolunda da o saat vardı. Genç adam odadan çıktıktan sonra o da peşinden ayrıldı. Av. Remzi, Hayırdır kızım diye seslendiyse de koşar adım oradan ayrıldı. İki cadde ötedeki Emniyet Müdürlüğü ne gitti ve başından geçenleri anlattı.
Polis iki gün içinde olayı çözmüş, hırsızlığı yapan şahsın
avukatın oğlu Ercüment olduğunu delilleriyle ortaya koymuştu.
Ercüment, babasının kasayı açık bırakıp gittiğini biliyordu. Kamil, ani bir refleksle Serpil e sarıldı. Amcası ve yengesi, Kamil in ilk kez birini
böylesine içten kucakladığını görmüştü.
Koğuştaki arkadaşlarının Serpil i suçlamaları aklına geldi. Ama o başından beri inanmamıştı. Yanılmadım diye haykırdı. Başkalarının derdiyle dertlenip gözyaşı dökenler, kötülük yapmaz dedi. Serpil in eşinden boşanmış
çocuksuz bir kadın olduğunu biliyordu. Nafaka davası için
avukata gelmişti. Benimle evlenir misin? dedi.
Yengesi, kocasına baktı. Kamil e evlenmesi için
ne kadar dil döktüklerini hatırladı. Sonra kocasının
kulağına, Kader dedikleri bu diye fısıldadı.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...