Çınar adı kültürümüzde uzun yaşamı çağrıştırır.

'Köyümden bir çınar' derken, yaklaşık yüz yıl yaşamış merhum Mustafa Sıtkı Ordu'dan söz ediyoruz. Topal olduğu için köyde onun adını çoğu 'Zaro' bilir.

Dile kolay, 100 yıl. Yani bir asır. Son yıllarına kadar da sağlıklı yaşamıştır.

'Eski toprak' dedikleri şeyin ta kendisi.

Gelenler gidiyor, gidenler ise gelmiyor.

Allah'tan başka her şey gidici ve yok olucudur.

Bir Arap şairi, 'dünyada insanlardan ebedi kalacak bir kişi olsa o da Allah'ın elçisi olurdu' demiştir. Hepimiz gidiciyiz. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, 'sen öldün de onlar baki mi kalacaklardır. Allah beşerden hiçbirini ebedi kılmamış, yaşatmamıştır'

Merhumu hastalığında ziyaret ettiğimde; 'hocam cenazeme gelmeni istiyorum' demişti.

Ben de evladını kaybetmiş yüreği yanık bu büyüğümüze, 'bir engel çıkmazsa inşallah' diyerek söz vermiştim.

Merhumun ölüm haberini alınca hem babamın ve hem de şahsımın sağlık sorunları nedeniyle bu sözümü yerine getirememiştim.

Yaşlılık döneminde iki çocuğunu kaybetmişti. Biri yanarak, diğeri ise çaresiz bir hastalıktan dolayı, hanımını ise kendi ölümünden bir hafta önce kaybetmiş yüreği yanık bu büyüğümüzün cenazesine gidip son görevi yapamamak çok zor bir iş.

Bir Müslümanın Müslüman üzerindeki önemli haklarından birisi de cenazesine gidip mezara kadar taşımaktır.

Bu görev, insanlar tarafından esirgenemeyecek ilahi bir yükümlülüktür.

Bir hafta önce kaybetmiş olduğu hanımı ise annemiz mesabesinde tam bir 'Osmanlı Hanımı' idi.

Bizde Osmanlı Hanımı demek; yerine göre bir erkek gibi hareket eden, kadınlık onurunu her yerde ve zamanda taşıyan demektir.