Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl Kutlu Doğum programlarında ' Tevhit ve Vahdet' konusunu öne almış bulunmaktadır.

Aslında geç kalınmış bir konu olduğunu düşünüyoruz. Ancak Diyanet'in bu konudaki çalışmalarını takdir ediyoruz.

Tevhit, Allah'ın birliği demektir.

Türkiye'de, ' Tevhit' denilince teorik olarak salt Allah'ın birliği anlaşılmaktadır.

Tevhit demek, Allah'ın iradesinin yaşamımızın her alanda geçerli olması demektir. Oysa Türkiye'de böyle bir tevhit algısı pek nadirdir.

Müslümanlar olarak tüm ilişkilerimizde Allah'ın gönderdiği ve Peygamber'in tebliğ ettiği ilkelerini uyguluyor muyuz?

En azından, uygulamıyorsak da öyle olmasının gereğine inanıyor muyuz?

Diyanet bu konuda ne yapabiliyor?

Diyanet İşleri Başkanlığı ve görevlileri görevleri ve teşkilatlarıyla ilgili yasanın dışına çıkıp İslamı bir bütün olarak halka anlatabiliyorlar mı?

İslam toplumunda 'Tevhit' olmadan 'Vahdet'in' olamayacağını hepimiz biliyoruz.

Vaizlerimiz ve imamlarımız tevhitten çok, vahdetin önemine vurgu yapıyorlar.

Vahdet, tevhidin sonuçlarındandır. Kardeşlik ve dayanışma da öyle.

Camilerde gerek görevliler ve gerekse cemaat arasında meydana getiremediğimiz vahdeti nerede bulacağız? Bunun bir örneği var mı? Hangi camide, hangi sokakta, hangi siyasi kuruluşta, hangi cemaatte ve hangi ülkede vardır? Adı var, kendi olmayan Anka kuşuna benzettik bu tevhit ve vahdeti?

Gelin, hepimiz öce tevhidi tanıyalım.

Ucuz ve hamasi ifadelerle terörü önleyemeyiz.

Gece-gündüz mensubu bulunduğu cemaate çalışıp başka cemaatlere mensup insanları sevemeyenler kimin adına çalışmaktadır? Kendi beceriksiz ve hırsız adamını elin dürüstüne ve beceriklisine tercih eden kimin hesabına bu tercihini yapmaktadır?

Allah adına mı yoksa cemaat hesabına mı bu tercihini yapmaktadır?

İşte tevhit burada ve böyle yerlerde ortaya çıkmaktadır.Selam ve dua ile…