Sayın Cumhurbaşkanımızın Batı'nın oyunlarını sergileme adına, 'Sevr'i gösterdiler Lozan'ı imzalattılar' sözlerinin ardından Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı'nın cevap vermesiyle Lozan Antlaşması bir anda Türkiye'nin gündemine oturmuş bulunmaktadır.
Osmanlı'nın defin işleminin kağıda döküldüğü Lozan'ı, Sevr Projesi(Antlaşma demiyorum) ile karşılaştırarak zafer olarak nitelemek doğru değildir. Osmanlı Devleti'nin en ölmüş ve işgal edilmiş bir zamanda son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin almış olduğu Misak-ı Milli kararlarını koruyamayan, stratejik yönden Türkiye'yi komşularının kıskacına sokan bir Lozan, herhalde zafer olarak nitelenemez.
Sevr projesine göre herhalde bir zaferdir ama bugünün ve geleceğin Türkiyesi için asla.
Lozan'ın gizli belgelerinin henüz açıklanmadığı bir ülkede 'yegane doğruları konuştuğu iddiasındaki' akademisyenlerimiz de sağlıklı konuşmuş olamazlar.
Cemiyet-i Akvam'ın(BM) güvencesindeki Lozan, gerçekten bir zafer ya da bir hezimet midir?
Kadir Mısıroğlu ağabeyin, 'Lozan Zafer mi Hezimet mi' adlı kitabının arka kapağında okuyucusuna şöyle bir seslenişi vardır:
'AZİZ OKUYUCU!..
LOZAN: MUAZZAM BİR İMPARATORLUK MİRASININ HAN-I YAĞMASIDIR…
TÜRKÜN ŞAHSINDA İSLAMDAN İNTİKAM ALINARAK, BÜTÜN BİR İSLAM DÜNYASININ BAŞSIZ BIRAKILMASIDIR!..
LOZANIN GETİRDİĞİ; ADALARLA YUNAN STRATEJİK ÇEMBERİNE ALINMIŞ İKTİSADİ KAYNAKLARDAN MAHRUM, HER TÜRLÜ UNVAN VE SIFATI YOLUNMUŞ, GAYRİ TABİİ HUDUTLARIN ÇİZDİĞİ KÜÇÜK BİR TÜRKİYEDİR.'
Lozan'ı, Misak-ı Milli Kararları çerçevesinde ve tasfiye edilmeye çalışılan bir devletin savaşı kazanmış şekilde masaya oturmasıyla değerlendirmemiz gerekir.
Mondros Ateşkes Anlaşmasında mağlup halimizle Sevr projesiyle de galip devletlerin son hesabıyla karşı karşıya olduğumuz bir durumda masaya oturduk.
Misak-ı Milli kararları gereği sınırlarımızın içinde bulunan Musul'u, Batı Trakya'yı, Halep'i, Batum'u, Kıbrıs'ı ve bazı adaları Lozan'da kaybettik.
Boğazlar sorununu kısmen 1936 yılında çözerken, yüz binlerce cami ve evi yakan Yunanlılardan sadaka alır gibi harp tazminatı alırken azınlıklara tanınan hakları da (ihanetleri ödüllendirilmişçesine) kendi insanımız Müslümanlara hala vermedik. Arşivler olmadığı için hala gizli belgeleri ve tavizleri de bilmiyoruz.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun bilmeden konuştuklarını düşünmüyorum.
Lozan, Meclis'te tartışılırken dönemin milletvekillerinin çok daha ağır ifadeler kullandıklarını biliyoruz. Bir de Lozan heyetinde bulunan Dr. Rıza Nur'un Hatıratı da göz önünde bulundurulmasında da(bazı abartıları hesaba katabilirsiniz) fayda olduğuna inanıyoruz.Selam ve sevgi ile...