Bıçak, tabancadan önce de vardı tabancadan sonra da var olmaya devam
etti. Ama hiç bu kadar kolay sıyrılmadı kınından. Parmaklar hiç bu
kadar çabuk gitmedi tabancanın tetiğine. Ve ölüm hiç bu kadar ucuz
olmadı.
Benim yaşıtlarım kavgaların ortasında büyüdü. Mahalle kavgalarının bir
futbol maçı gibi geniş katılımlarla yapıldığı günlerden bahsediyorum.
Yüreğin ve bileğin ortaya konduğu kavgalar, bıçağa ve de tabancaya,
daha doğrusu ölüme kapalıydı. Hele de genç ölümüne.
Mahallelerimiz vardı bizim, adabıyla erkanıyla yaşanan mahallerimiz.
Hanım teyzelerimiz, bey amcalarımız vardı ahlak misali. Ve
ağabeylerimiz, mahallenin yüreği çatal bileği tunç ağabeylerimiz. Yolu
bilir, yordamı bilir ne yolunu şaşırır ne de yoldan çıkanlara yol
verirdi onlar. Onlar da kavga ederdi hem de ne yaman kavga ederlerdi.
Ama mahalle halkına ve hele de garibe el kaldırdıkları ne duyulmuştur
ne görülmüştür. Onların kavgası, denklerin kavgasıydı. Heyhat onlar
gittiler ve yeni yetmeler, mahalleyi millete dar etti.
Giden sadece mahallenin hanım teyzeleri, bey amcaları ve yüreği çatal
ağabeyleri mi? Bir de 'bekçi babalarımız' vardı bizim. Ben mi çok
küçüktüm de onlar gözüme büyük görünürlerdi yoksa gerçekten çok mu
büyüktüler bilmiyorum ama cüsseleri ne olursa olsun onlar
mahallelerimiz direkleriydi. Bellerindeki tabancalarından çok
ağızlarındaki düdükler nizam verirdi mahalleye. Şimdiki nesle garip
gelebilir ama evet öyleydi. Çünkü o düdüğün arkasında devletin nefesi
vardı.
Hanım teyzelerimiz, bey amcalarımız ve ağabeylerimiz halkın irfanını,
bekçi baba ise devletin nizamını temsil ederdi büyüdüğümüz
mahallelerde. Çarpık kentleşme, önce mahallelerimizi aldı elimizden,
yeşil alanlarımızı, çıkmaz sokaklarımızı. Artık ne mahallelerimiz var
bizim, ne ayıplamasından korktuğumuz hanım teyzelerle bey amcalarımız
ne de koruyucu kartallarımız ağabeylerimiz ve bekçi babalarımız var.
Eğer bugün bıçaklar kınından bu kadar kolay çıkıyorsa, eller tetiğe bu
kadar çabuk gidiyorsa ve ölüm bu kadar ucuzsa ve anaların, babaların,
yavukluların tüm feryadına, tüm yakarmasına rağmen hiç ara vermiyorsa;
biline ki bundandır. Yıktığımız mahallenin yerine yeni bir hayat alanı
inşa edemediğimizdendir.
O hanım teyzeler, o bey amcalar ve o çatal yürekli ağabeylerin adabı,
o bekçi babaların devlet idraki yeniden inşa edilmeden bu gidişe dur
diyemeyiz.