Bolluk, güzel bir şey!..

Öyleyse, biraz manidar görebileceğiniz bu başlığı niçin koyduğum da illa ki anlaşılmıştır!..

Bir cihetten sevindirici bulduğum bu tabirimi, doğrusunu isterseniz, bu bolluğa rağmen hiç de tasvip edemedim. Gerçekten, dergilerimize ve facebook'a baktığım zaman bu kadar şiir bolluğu dünyanın hiçbir yerinde yoktur diyorum.

Gerçi, rahmetli Prof. Dr. Mehmet Kaplan hoca, bizim kadar velisi-delisi şair olan başka bir millet yoktur derdi amma o zamanlar bu kadar da değildi.

Hiçbir edebiyat dergisinde şiir yayınlamadan daha otuzbeş-kırkında yedi sekiz şiir kitabına imza atan şairlerimizdeki şiir bolluğunu düşündükçe, şaşırmamak elde değil.

Bir şiiri ne kadar zamanda yazıp, söz aramızda kemale erdirip, bunun mükemmelliğine karar verebiliyorlar bilmemiz de mümkün değildir.

Diyebilirsiniz ki, 'Efendim, hem dergilerde yayınlanmamışlar için böyle diyorsunuz, hem de dergilerdekileri fazla buluyorsunuz!..'

Aynen öyle!..İşte, bundan da sıkıntıdayım!..Bir fikir ve edebiyat dergisinde elli-altmış şiir bulunduğu zaman, bundan, iftihar mı etmeliyiz yoksa endîşe mi duymalıyız, onu da, anlayabilmiş değilim!..

Aslında, dergilerin herbiri birer mektep tavrında olabilmelidirler. Köklü dediğimiz dergilerde bile, maalesef, bu, yok!..Dergilerin yayın kurulları şaire/yazara karışsın demiyorum. Ancak, bazı murakabeler, istişareler gereklidir.

Şahsen, bazen yayınlanmış ve bazen de yayınlanmak üzere olan birçok şiir kitabıyla muhatap oluyorum.

Muhatap olduğum kitap sahiplerinden hemen hiçbiri 'tenkîd'i daha doğrusu istişareyi kabullenmiyor. Diyorlar ki, bana bir 'takrîz' yazar mısınız?

Peki, neye göre 'takrîz' yazılacaktır, söyler misiniz? Cevap yok!..

Ben, murakabesiz istişaresiz bir san'attan yana değilim. Bir kişinin görmediği, sezmediği, anlayamadığı, kavrayamadığı şeyi ikinci kişi, görebilir, sezebilir, anlayabilir kavrayabilir ve ortaya, yine o birinciye ait eser çıkar.

Hele, bu murakabe sayısı biraz daha artabilse ne kadar güzel olur!..

Dikkat edin, her büyük şairin önünde, mutlaka bir büyük usta vardır!..Mevlana'nın önünde Şems, Yûnus'un önünde Mevlana, Ncep Fazıl'ın önünde Yûnus Emre!..

Şimdiki şairlerin yazdıkları el yakıyor. Uzanamıyorsunuz. Üzerinde bir fikir yürütmeye kalkınca, çehreler değişiyor ve o kişiyi ikinci defa zor görüyorsunuz.

Bir defa; büyük çoğunluk okumuyor. Neyi mi? Şiir hakkında deneme veya makaleleri, kendinden evvel yaşamış şairleri!..Tabiî ki, şimdikileri de!..

Başka? Mesela; iki üç edebiyat dergisinin isminden bile haberdar değildirler.

Başka? Estetikten haberleri var diyemeyiz!..Felsefe okumaları, mümkün değil!..Edebiyat tarihi: Onlar için boş laftan ibaret!..

Denilebilir ki, bu bolluk, hiç olmamaktan daha iyi değil mi? Kendini niçin bu kadar yoruyor ve hırpalıyorsun?

Tamamen haklısınız!..Aynen katılıyorum!..

Bu bolluk, hiç olmamasından daha iyidir ve kendimi, bu kadar yormama ve hırpalamama hiç de lüzûm yoktur!..

Sahi diyorum!..Ne gerek var bunca yorulmaya hırpalanıp dövünmeye!..

Adam, bu gencecik yaşında yedi sekiz şiir kitabı çıkarmışsa, varsın kendisi düşünsün!..

Düşünsün de, onda bu kadar düşünme melekesi olsaydı zaten böyle yapmaz, biraz daha sabır gösterir, ortaya 'eser' koyardı!..

Fakat, yine de, kalitesiz bolluktan sakınmamız gerektiğinde ısrar ediyorum!..Türk şiirinin, laf kalabalıklığından kurtulması/kurtarılması elzem ve şarttır!..