n

n

n

n

n Başbakan’ın Kuzey Afrika seyahatinden sonra, Taksim’deki ve bunları destekleyen gruplar ile yapılan görüşmelerinde bir anlaşma zemini ortaya çıkabileceği kanaatini edinmiştim. Fakat, Taksim’deki grupların polis gücü ile dağıtılması, bu olasılığı da ortadan kaldırmış oldu. Şimdi, Taksim’de hiçbir grup yok, ama bu grupların istekleri yok mu oldu? Olaylar duruldu mu? Durulmak bir tarafa Türkiye sathına yayıldığı gerçektir. Türkiye’deki birçoklarının ifadesi üzerine konuşacak olur isek; bu olaylar spontane olarak ortaya çıkmıştır. Fakat, iktidara göre bu olayların arkasında karanlık güçler vardır ve iktidarın başarılarını kıskanarak, gölge düşürmek istemektedirler. Şu anda Meclis’te grubu bulunan partilerin, gerek oy bakımından, gerekse güç bakımından kıymeti harbiyeleri yoktur. Çok partili rejime geçtiğimiz, 1946 yılından bugüne kadar; sayısal ve güç bakımından bu kadar zayıf bir muhalefet görülmemiştir. Bu bakımdan muhalefetteki partilerin biri veya birkaçı birleşerek bu olayları organize edemez. Kendi aralarında bir birleşme temayülü olmadığı bir tarafa, kendi içleri bile kaynamaktadır. Muhalefetteki partilerden birkaç milletvekili bu olaylara aktif olarak katılmakla beraber, bunlar bireysellikten ileriye geçmemiştir. Bu bakımdan bu olayların arkasında muhalefet partilerinden birisinin olabileceğine ihtimal vermiyorum. Yalnız, her zaman olduğu gibi, kargaşadan, sisli havadan istifade etmek isteyen marjinal gruplar olacaktır ve bu olayda da olmuştur.

n

n Çok partili demokratik düzene geçtiğimiz tarihten bu yana, iki büyük darbe ile sayısız post modern darbelere şahit olduk. Demokrasideki çok sesliliğe uygun davranmadığımız için her olay halının altına süpürüldü ve sonunda ise bu hareketler ortaya çıktı. Haklı veya haksız hiç fark etmez; olayların şiddetle bastırılması, daha sonra ortaya çıkacak olayları tetikler. Empati ve bir konsensüs ile olayların önünün alınması çok önemlidir. Çünkü, bu şekildeki hareketler demokratik teamüllere uygundur. Elbette, demokrasilerde çoğunluk önemlidir ve çoğunluğun aldığı kararlar uygulanmakla birlikte; bir orkestradaki en pes ses ne kadar önemli ise, çoğunluktaki gruba karşı çıkan düşük perdedeki sesler de önemlidir. Sadece, isteklerin dinlenmesi, uzlaşma değildir. Zira, demokraside en önemli husus, azınlıktaki grupların haklarının da, çoğunlukta olanlar kadar önemli olmasıdır.

n

n 27 Mayıs 1960 yılındaki darbe ve bu darbeden sonra olanları tasvip etmek mümkün değildir. Aynı şekilde, 12 Eylül 1980 tarihinden sonra olanları da onaylamak mümkün değildir. Yalnız, Osmanlı’dan başlayarak yapılan hata dizilerinin hesabını sormağa kalksak, kaos ortamı ortaya çıkar. Yalnız, bu ifadelerim yanlış anlaşılmasın; bunun anlamı, bu olayları tasvip ettiğim anlamında değildir. 1960 darbesi yanlıştı, 1980 darbesi de yanlıştı. 1980 darbecileri hedef olarak, 1960 darbesini aldılar ve 27 Mayıs’ın bayram olarak kutlanmasını yasakladılar ve hataları sayıp düktüler. Elbette, bu iki yanlışı topladığınız zaman bir doğru çıkmamıştır. Burada esas olarak üzerinde durmak istediğim ve anlatmak istediğim; hatalı olaylardan ders çıkaramadığımız için hatalar hep tekerrür edip durmaktadır. Her yeni uygulamada eskinin hatalarını sayarak; yaptığımız şeyin doğru olduğunu söyleyemeyiz. Tarihte tekerrür olmaması için ondan derslerin iyi çıkarılması ve tarihin çok iyi anlaşılması, anlaşılabilecek kadar bilgi sahibi olunması gerekir. “Kötü para, iyi parayı piyasadan kovar” sözünde olduğu gibi, nereden çıktığı belli olmayan, tarih kültüründen yoksun insanların kol gezdiklerini görüyoruz. Tarihi yanlış okumak, yanlış sonuçlara varmak, ülkede birçok nifak tohumlarının atılmasını ve kin duygularını körükler. Bu bakımdan idarecilerin sevgi esas olmak üzere konuşma yapmaları gerekir. Zira, kin ve kötüleme duyguları ile ortaya çıkmak, insanları bölecek ve kamplara ayıracaktır. 1960’lı yıllarda, DP ile CHP’nin cami ve kahvehaneleri bile ayrı idi. Benim en çok korktuğum, aynı ülke insanlarının suni olarak kamplara ayrılması ve bunun teşvik edilmesidir. Cuma selamlıklarında “Padişahım senden büyük, Allah var” söyleminin arkasında gizli olan insan öğesidir. Allah’tan birlik ve dirliğimizi bozulmaması dileği ile saygılarımı sunarım.

n