Bugünkü yazımızın başlığını değerli bir dostumun, 'Amerika ile Bir Daha Asla' başlıklı yazıma yapmış olduğu yorumdan almış bulunuyorum.

Yazımızda Amerika'nın konjonktürel dostluğunun daimi düşmanlığa dönüştüğünü, bunun da İslam Coğrafyasında güvensizliğe neden olduğunu ifade etmiştik.

Artık bundan böyle de hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını ifade etmiştik. Sosyal demokrat meşrepli dostumuz da geç uyandığımız anlamında, 'Sür Eşeğini Niğde'ye' demiştir.

Yani, ' geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye' denir ya.

Aynı karedeki dostlarımızdan bir başkası 'abi, niye öyle diyorsun? Biz ne zaman (Müslümanlar olarak) Amerikancı olduk ki' demiştir.

Bir başka dostumuz da 'saygıdeğer hocam, ağzına ve yüreğine sağlık, ancak bu kadar özetlenebilirdi' şeklinde yorum yapmıştır.

Hepsi kabulümdür.

1990 yılından önce Amerika, Yeşil Kuşak Projesi kapsamında komünizme karşı İslam coğrafyasında yeşeren Müslüman grupları desteklemişti.

Müslümanlar Amerika'ya, gayrimüslimlerin ve ateistlerin içinden en yakın devlet olma nazarıyla bakmaktaydılar.

Yakın tarihte Amerika'ya düşman olan ideolojik gruplar nasıl SSCB'nin (Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) hesabına suçlanıyorduysalar; aynı şekilde İslam coğrafyasında Müslüman gruplar da Amerika hesabına korunmaktaydılar.

Müslüman gruplar Amerikan ittifakını Rus tehlikesine karşı 'ehven-i şer' olarak kabul etmişlerdir.Bu bir denge kurma denemesiydi.

SSCB dağılınca Rus tehlikesi nötralize olmuş gibi gözükse de sırası ve yeri geldikçe yine bütünüyle sırıtmakta olduğuna tanık olmaktayız.

Yakın tarihimizde İslamcılar artık her iki devleti de denge unsurlarından başka bir şey olarak görmüyor.

Ak Parti iktidarının yada CHP muhalefetinin gözü ile bakmıyorlar.

Galiba sıkıntı da Müslümanların çok yönlü bir dış politika henüz tespit edememelerindedir. Selam ve sevgi ile…