Dünya üzerindeki en önemli sorunlardan biri insanların birbirleri arasındaki ilişki biçimleri. Bu en önemli sorun genellikle daha büyük sorunların yola çıkmasındaki ilk adım. İlişki sorunlarının en büyük sebebi ''SEN'' diye söze başlamaktır. Sen diye konuya başlamak, aslında suçlayıcı bir yaklaşım doğurmaktadır. Tartışmak, insan doğasında var olan bir süreçtir. Tartışmak asla kavga etmek değildir. Tartışma; karşılıklı olarak bir veya birden çok konuyu birbirini dinleyerek, eleştirerek, gerektiği yerde ve zamanda sorular sorarak öğrenmeye dayanan bir iletişim biçimidir.

Tartışma ve kavga arasında çok büyük bir fark vardır. Tartışmadaki en önemli nokta tarafların birbirlerini sağlıklı şekilde dinlemeleridir. Karşımızdaki kişi konuşurken tamamen kendimizi onun düşüncelerini anlamaya odaklamalıyız. Ne cevap vereceğim kaygısı taşımadan sakin ve değerlendirici şekilde karşı taraf dinlemelidir. Tartışmada, insanlar birbirlerine olan saygı sınırlarını aşmaz. Kavga ise genellikle üstün gelme çabası güder. Kavga sırasında insanlar birbirlerini dinlemekten çok birbirini alt etme peşindedir. İnsanların bir birlerini dinlemeden aynı anda konuşmaları bir kaos ortamı oluşturur. Kavganın kişisel sınırları yoktur. Suçlama başladığı anda kavga kaçınılmaz bir son olur. Bu sebeple daha çok ben dili kullanılabilir. Ancak, sürekli ben diliyle tartışmaya devam edilirse, karşı tarafa ''Seni önemsemiyorum.'' Mesajı verilebilir. Bu sebeple ben ve sen dili bir tartışmada eşit kullanılmalıdır. Tartışmasınız öğrenemezsek hayatımız boyunca kavga etmeye ve bu stresle yaşamaya mahkum oluruz.

''Çok kötü tartıştık.'' Cümlesi aslında ''kavga ettik.'' demenin daha yumuşatılmış versiyonudur. Tartışma olumlu ve pozitif bir anlam içerir. Tartışmanın kötü olması demek aslında tartışamadığımız için kavga ettik demektir. Bu duruma düşmemek adına yapılacak en önemli şey farklı düşüncelerin var olduğunu kabul etmektir. Herkes bizim gibi düşünemez. Bu tamamen kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Dünyaya bakışımız tamamen deneyimlediğimiz hayatlarımızdır. Aynı şeyler başımıza gelebilir ancak aynı duygu ve düşüncelere asla sahip olmayız. Yaşadığımız olayları anlamlandırma yetimiz aile yapımıza, etnik kökenlerimize, eğitimimize, çocukluğumuza ve bunlar gibi birçok yapıya bağlı değişir. Buradan çıkacak en önemli sonuç şudur: Bu hayatta doğru değil, doğrular vardır.

Wolfgang Van Goethe, aslında durumu çok güzel özetliyor ve neyden kaçınmamız gerektiğini söylüyor; ''Bir tartışma sırasında kızdığımız anda, gerçek için uğraşmayı bırakır, kendimiz için uğraşmaya başlarız.'' Kökeni ''tart''maktan gelen bir eylemi hakkıyla kullanacağınız pazarlar.