Önceki gün 'Seçimler ve İhanetler' başlığı ile yazdığım yazıdan sonra çok arayan oldu. Anlaşılan o ki, okuyucularımızın yazıya rağbeti fazlaydı.

Arayanlardan biri de Atakum eski Belediye Başkanı İshak Taşçı idi.

İshak bey sakin ve efendi kişiliği ile tanınır. Biz de öyle biliyoruz. Ama İshak beyi aday olamayışı mı, yoksa sonrasındaki gelişmeler mi gerdi bilemiyorum. 'Alo' dediğimde, telefonun diğer ucunda gayet sakin ve nazik bir insan varken, saniyeler sonra o insan gitti, yerine agresif ve gerilmiş bir insan geldi. Son derece duygusaldı.

Belli ki yazıyı da okumamıştı. 'Ali bey, beni beş-altı tane arkadaşım aradı. Ali Yılmaz Ergen bugünkü yazısında senin ihanet ettiğini yazmış dediler. Ben de sizi onun için aradım…' dedi.

Oysa yazıda kimsenin ismi zikredilmemişti ve genel bir yazıydı. İhanet tek kişiyle sınırlı olamaz. Bir kişi tek başına birine seçim kaybettirebiliyorsa, o kişi güçlü kişidir, büyük adamdır.

'Yazıyı okuyanlar beni arıyorsa, ihanet edenin benim olduğuma kanaat getirmişler ki, beni arıyorlar. Yoksa niye arasınlar. Siz beni mi kastettiniz?' diye sorunca, hayretler içinde kaldım.

Bir seçimde ihanet olmaz, ihanetler olur. Bir adayı tek kişinin ihaneti kolay kolay yıkamaz, ihanetler yıkar. Biz de o yazıda zaten ihanetlerden bahsettik. Atakum seçimi iyice masaya yatırılsın, incelensin, bakınız karşınıza neler çıkacak…

'Benim zerre kadar ihanetimi ispat etsinler, AK Parti'den hemen istifa ederim…' diyebilen, bu kadar iddialı konuşabilen bir adam, bu telefonu neden açma gereği duyar, bu algıya nasıl varır?

Üstelik yazıda kimsenin tek kelime bile ismi yokken…

Kişinin beyanı esastır…

İshak bey, 'Ben zerre kadar ihanet içinde olmadım' diyor.

Eyvallah…

Ama hala aynı algıyı taşımakta ısrar ediyorsa, o zaman; güçlü kişidir, büyük adamdır.