Eleştirmek, ıslıklamak, hatta yuhalamak ve istifa istemek, herkesin hakkıdır ama sövmek, saymak, hakaret ve küfretmek kimsenin hakkı da haddi de değildir. Birincisi ne kadar doğru ise ikincisi de o kadar yanlıştır, ayıptır, günahtır ve de hem insani hem de ilahi hukuk açısından suçtur. Bu ayıbın, bu günahın ve bu suçun daha vahimi ise yanlış yapan ya da yanlış yaptığı düşünülen kimsenin karısının, kızının, anasının, bacısının da hedef alınmasıdır.

Türkiye Futbol Koordinatörü gibi kavramlar üstü bir unvana layık ekonomik ve sportif yetki ve güçle donatılan Fatih Terim'in eleştirilmesine, bir taraftan bu adap ve edep, diğer taraftan da haklılık ya da haksızlık ekseninde demokrasi kültürümüz ve demokratik haklarımızı kullanma ehliyetimiz açısından bakmak zorundayız.

Bu satırlar bir taraftan en masum eleştiri girişimlerini, en uygar protestoları bile 'edepsizlik' olarak yargılamaya kalkanlara diğer taraftan da protesto sınırını o suçlamalara hak verdirecek uçlara taşıyanlara, sövmeyi, saymayı, küfretmeyi marifet sayan gerçek edepsizlere bir isyandır.

Bir de eleştirilmeyi onlarca, yüzlerce hak ettikleri halde kendilerine yönelik en masum eleştirileri millete karşı ihanet gibi akıl, izan ve insaf dışı bir nitelemeyle geçiştirmeye kalkan pişkinler var. Tüm ödüllere sahip çıkan ama tüm yenilgilerin hatta hezimetlerin faturasını başkalarına kesen sorumsuz sorumlular şunu unutmasın, ödül hangi boyna asılıyorsa celladın kemendi de o boyna geçer.

Futboldan anlamam onun için de yazmam. Ama futboldan anlamıyorum diye Fatih Terim'in aldığını ve verdiğini de eleştirmeyecek değilim. Çünkü aylığını ben, sen, o, biz siz, onlar kısacası bu millet veriyorsa, o aylığın, sadece aylığın değil bir de kendi aylığına ilave emrine verilen milyon liraların hesabını da soracağım, soracağız. Bu bizim sadece hakkımız değil aynı zamanda görevimiz de.

Şunu da peşinen belirteyim, asıl soru 'niye aldın' değil 'niye verdin' olmalı ve alandan çok verene sorulmalıdır. Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin yine dünyanın en başarılı futbol adamlarına verdiğinde daha fazlasını sen ortada abartılı mimik ve jestlerinden başka elle tutulur bir milli başarısı olmayan bir şahsa niye ve nasıl verdin? Sadece maaşı mı sorgulanmalı Fatih Terim'in, elbet hayır, elbet sadece maaşı değil, emrindeki dev kadroya gelişigüzel dağıtma yetkisine sahip olduğu o milyonlar da sorulmalı, sorgulanmalı.

Bir büyük yürekle gerçekle yüzleşme ve hesaplaşmadır muhtaç olduğumuz. Kırmadan, dökmeden, sövüp saymadan ama kimseden korkmadan, çekinmeden ve lafı ağızda gevelemeden konuşmak, sormak, sorgulamak ve cevap istemektir yapmamız gereken. Bu bize düşense, saklamadan, çarpıtmadan, kızmadan, bağırıp çağırmadan ve hakaret etmeden, 'siz kimsiniz ki hesap sorarsınız' diye efelenmeden adam gibi cevap vermek de muhataplara düşendir.

Ha, unutmadan şunu da söyleyeyim, sakın kimse 'vatan, millet, din, devlet' gibi kutsal kavramların arkasına saklanmaya ve 'milli formaya ter akıtmış' olmak gibi bir gerekçeye sığınarak cevapları geçiştirmeye kalkışmasın. Her şey liberal ekonominin kuralları içinde yürüyor. Bedava akıtılmış bir damla ter yok o formalarda. Her damlanın bedeli binlerce dolarlarla ödenmektedir teknik adamına da çalıştırıcısına da futbolcusuna da. Milletin derdi futbolcuların aldıkları değil aldıklarının karşılığında ortaya koydukları ya da koyamadıklarıdır. Ve de yaşattıkları futbol utancından sonra bir de millete efelenmedeki saygısızlıklarıdır.