Seçim süreci içinde, tatilde olduğum için siz okuyucularıma yazamadım, fakat seçim ile ilgili süreci yakından izledim. Açıkça ifade etmek gerekir ise, diğer seçimlerdeki olaylar ve söylemlerden hemen hiç farklı bir şey yoktu. Hiçbir parti, istikbale ait projeler sunamadı ve sorunların üzeri ise hep kapatılmaya çalışıldı. Öteden beri, seçim çalışmalarında karşı olduğum husus ise, partilerin yürüttüğü il il, ilçe ilçe yaptıkları konuşmalardır. İletişimin bu denli yaygın olduğu durumda, bu toplantı ve konuşmaların gereğini anlamam mümkün değildir. Verdiğimiz vergilerle, partilerin toplantılar düzenlemeleri ve bu toplantılarda popülizmden başka bir şey sergilememelerini anlayamamışımdır. Bunun yanında, konuşmaların siyasi etik davranışından uzakta, hakaretâmiz ifadeleri içermesi ise diğer bir husustur. Seviye asla bu denli düşük olmamalı idi. Bizleri idare edenlerin bu ifadelerine karşı halkın gösterdiği itidale ve soğukkanlılığa hayran oldum. Her zaman ifade ettiğim gibi en iyisini halkımız bilir ve bir defa daha onun irfanına ve davranışındaki sabrına hayran kaldım.
Siyasi yaşamımıza “Üst Akıl” diye bir kavram ilâve edilmişti. Her parti bunu kendince ve karşı tarafı tenkit etmek için ifade etti. Özellikle, yakın tarihimizle ilgili bilgilerden yoksun siyasilere bu “Üst Akıl”ın, millletimizin sağduyusu olduğunu ifade etmek isterim. 1946 yılında başlayan çok partili sistem içindeki geçirdiğimiz vartaları onun sağduyusu ile atlattık. 1960, 1980 darbeleri, 1971 post modern darbesi ve diğer post modern darbeleri burada ifade edebiliriz. Bu olayları seyirci olarak seyrettiğim gibi, perde arkasında olanları ise hep okudum. Bu hadislerde, özellikle perde arkasında olanları okuyunca, bizim siyasilerimizin ne kadar tarih bilgisinden yoksun olduklarını üzülerek görüyorum. Siyasete soyunacakların özellikle, tarihimizin son 200 yılını iyice okumaları ve hazmetmeleri gerekir. Oturumlara katılan siyasi ve hatta kendini bilim adamı olarak lanse edenlerin bu konuda ne kadar cahil olduklarını görüyorum. Siyaset, asla kin ve düşmanlık üzerine kurulamaz. Ben ülkemizdeki çok partili demokratik sisteme geçtikten sonra, siyasetimizin kin ve öç alma üzerine kurulduğunu görüyor ve çok üzülüyorum. Bir atasözümüz “Kan, kanla değil, su ile temizlenir” sözü kulağımıza küpe olmalıdır. T.C. sınırları içinde yaşayan vatandaşlarımız, hangi partiden olur ise olsun, birbirinin kardeşidir. Birbirlerine düşman olmamalıdırlar ve değişik partilerden olmak bir ayrımcılık olmamalı ve particiliği hizmet yarışı olarak kabul etmek gerekir. Her şey ülkemiz için ve onun kalkınması için olmalıdır ve oy için her şey mübah olmamalıdır.
Türk halkı, “Üst Akıl” olarak partilere görevlerini vermiştir. Partiler de halkın tercihine göre ülkemizi en iyi şekilde yönetmeye mecburdurlar. Hiçbir parti, bana tek başına iktidarı vermez iseniz, oynamam diyemez. Kuralları koyan halktır ve Türkiye’yi idare etmeye talip olanlar onun kararlarına boyun eğmek mecburiyetindedir. Bunu beğenmeyenlerin yapacakları bellidir ve gereğini yapabilirler. İstifa edebilmek de anayasal bir haktır, bunu kimse engelleyemez. Seçim sonuçlarının belli olduğu gün, bir erken seçim istemek abesle iştigal değil midir? Her şeyin üstünde ülkemizin çıkarları vardır. Parti çıkarları, bunun üzerinde olamaz. Kuralı koyan halktır ve buna göre ülkeyi idare etmek siyasi partilere verilmiştir. Burada şartlı görev olamaz. Demokrasiye hem halkın idaresi diyeceksiniz, sonra da verilen oyları ve seçimi beğenmeyeceksiniz. Bu demokrasiden başka bir şeydir. Saygılarımla.