Bir usta,
bir ağabey
ve bir baba
dostunun
vefatının
ardından
yazmak,
öyle kolay değil...
Nereden başlayacağımı
bilemiyorum. Klavyenin tuşları,
beni nereye
sürükleyecek
bakalım!..
Ordu'nun
efsane
belediye başkanı, gazeteci
Ali Rıza Gürsoy'un,
oğlu
Uğur abi,
meslekte
çok şey öğrendiğim
biriydi...
Hani, "Gazeteci olunmaz, doğulur"
sözü, sanki
onun için söylenmişti...
Haber yazımında
titizdi. Fotoğrafta
detaya önem verirdi.
Türkçe sözcük kullanımına da
dikkat ederdi. Eşi de
"hocaların hocası" edebiyat öğretmeni
Leman Hoca idi...
1970'li yıllarda
Hürriyet Haber Ajansı'nın
bölge temsilcisi olarak
göreve geldiğinde,
Karadeniz Bölgesi
ona bağlıydı. Samsun'da birçok gazetecinin
yetişmesinde ve gelişmesinde
emeği vardı...
Sonra Hürriyet Gazetesi,
Trabzon'daki Karadeniz gazetesini
satın aldığında;
o müessese müdürü oldu. Gazetenin
her şeyiydi aslında...
Trabzon'da da
birçok gazeteciye ustalık
yapmıştı...
1970'li yılların sonunda
Ordu'ya geldiğinde;
Karadeniz 52 gazetesinde
birlikte çalıştık...
O, genç yaşta
büyük sorumluluklar
vermişti bana...
Birkaç gün gazeteye gelemeyecekti.
O gün, Cemil Ciğerim'in
"Serum yok" haberini
manşet yapacaktım. Sayfayı çizerken
Sorumlu Yazıişleri Müdürümüz Erol Ataşan,
başımda duruyor. "Benim haberimi manşet yap" der
gibi...
Kara kara düşünüyorum. Spor Servisi Müdürü Cemil Ciğerim'in
haberi, manşeti hak eden
bir haber.
Neyse, Erol Ataşan'ı kıramadım. Haberini
48 punto başlıkla manşet
verdim. Cemil Ciğerim'in
haberini 72 punto başlıkta
çizdim. Gazeteye baktığında;
72 punto başlıklı haber,
"manşet benim " diye bağırıyor...
Gazeteyi baskıdan sonra
Uğur abiye götürdüm. Gazeteye baktı. "Erol, başında mı bekledi" dedi.
Meseleyi çözmüştü. Beni de "iyi akıl etmişsin" diye
tebrik etmişti...
Uğur abi, sadece gazetecilikte değil,
tiyatroda da usta bir isimdi. 53 yıl önce
Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu'nu,
Türk tiyatrosunun babası Muhsin Ertuğrul ile
birlikte kurmuştu. Bizim nesil, tiyatroyu da
onun sayesinde sevmişti...
Yazacak, anlatacak çok şey var
elbette...
Uğur abiyi, günlerce yazabilirim...
Gazetecilik, tiyatro, futbol kulübü yöneticiliği ve parti
başkanlığı yaptığı dönemlere ait anılarını
çok dinledim...
Karadeniz'de fındığı
her yönüyle bilen ve yazan
tek kalemdi...
Çünkü, aynı zamanda
bir fındık üreticisiydi...
88 yaşında hayata
gözlerini yuman
Uğur Gürsoy'un babası
Ali Rıza Gürsoy,
babamın en yakın dostlarından
biriydi. Uğur abinin
oğlu Hulusi de benim en yakın arkadaşlarımdan
biriydi. Aynı mahallenin çocuklarıydık...
Takdir-i ilahi
karşısında, dua etmekten
başka yapacak bir şey yok!..
Onun yıllar önce
adını hatırlayamadığım
bir dostunun vefatının ardından
yazdığı yazının
başlığını hiç unutmadım:
"Atları da vururlar,
şahlar da ölür"
Mekanın cennet olsun
Uğur abi, hakkını helal et!..