Son dönemde dövizin hareketlenmesi ve sıkıntı ufukta görününce ülke borç bulma telaşıyla dünya piyasalarına çıktı. Amaç ihtiyacımız olan finansman ihtiyacını gidermek, alıştığımız sıcak para ortamının bizi terk edince zorluklarına alışmaktı. Vatandaş ucuz kredileri bankalardan kullanırken, kendisinin mali yapısının çok üzerinde risklerin altına girerken gelecekte bu ortamın değişeceğini hükümet gibi düşünmedi. Önlemlerini almadı. Uzun vadeli borçların altına girdi ve şimdi alıştığı ortamın çok dışında yeni bir dönemle karşılaştı. Artık eskisi gibi her istediği anda bankalara gidip kredi çektiği o tatlı günler mazide kaldı. Şimdi yüzler yeniden yabancı sermayeyi arar oldu.

Biz millet olarak bağımlısı olduğumuz yabancı sermayenin Noel Baba gibi hep karşılıksız verdiğini zannediyoruz ama kazın ayağı öyle değil! Kar görmediği hiçbir güvenli olmayan ortama gelmeyen yabancı sermayenin ne menem bir şey olduğunu paraanaliz.com sitesi çok güzel bir teknik dille şöyle dile getirmiş: 'Her yabancı sermaye aynı değildir. Sıcak para yani piyasalarımıza giren para Türkiye'nin istihdam ve üretimini artırmaz. Dış krediler çarkı döndürür ve cari açığı finanse eder. Asıl arzulanan ise Yabancı Doğrudan Sermaye'dir (YDS). Bu sermaye ya var olan şirketleri satın alır (piyasa değerini yükseltir), ya da sıfırdan fabrika kurarak istihdam yaratır ve büyüme potansiyelimize katkı yapar.

Tasarruf açığı olan Türkiye cari açık ve enflasyon üretmeden büyümek için YDS'ye muhtaç, ama izlenen politikalar yüzünden YDS girişi nerdeyse (GSYİH'ya oran olarak) sıfırlandığı gibi, yerli sermaye de daha karlı ufuklara yelken açıyor.

TEPAV araştırması: Net YDS girişi düşüyor

Yurt dışına giden (ODI) ve yurt içine gelen (FDI) (yabancı doğrudan yatırımların) nasıl seyrettiğini, ODI/FDI oranı üzerinden izlemek mümkün. Bu oran basit bir bölme işlemi ile elde edilse de, aslında Türkiye'nin yatırım ortamına ilişkin bir gösterge olarak alınmalıdır. Yatırımcıların kararları, iç pazarın cazibesi, hukuki düzenlemeler, işgücü maliyetleri, vergi yükleri, işgücünün sahip olduğu beceri seti ve siyasi – ekonomik istikrar gibi pek çok unsurdan etkilenmektedir.

Örneğin işgücü maliyetlerinin yüksek olması ve nitelikli işgücü bulmakta karşılaşılan zorluklar yatırımcıların üretim tesislerini daha düşük maliyetle ve daha katma değerli üretim yapabilecekleri yerlere taşımalarına neden olabilir. Buna karşın işveren maliyetlerinin düşürülmesi, mesleki eğitimde kalitenin artırılması veya mevzuattan kaynaklı sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar, yalnızca yurt içinde yerleşik kişilerin mevcut işlerini korumalarını ve yeni yatırımlara yönelebilmelerini değil, aynı zamanda yabancıların da yatırımları için Türkiye'yi tercih etmelerini sağlayabilir.

Kredi notları önemsiz mi dediniz?

Bunların yanı sıra derecelendirme kuruluşlarının ülkelere ve o ülkedeki finansal kuruluşlara verdiği notlar da yurt dışındaki yatırımcıların bir ülkeye yapacakları yatırımlara ilişkin kararlarını etkileyen önemli göstergeler olarak ele alınmalıdır. Bu çerçevede, Haziran 2018 başında Fitch'in 25 Türk bankasını negatif izlemeye alması, Moody's'in de Türkiye'nin Ba2 olan kredi notunu önümüzdeki dönemin makroekonomik politikalara ilişkin belirsizlik barındırması gerekçesiyle izlemeye alması dikkate alınmalıdır.

Söz konusu derecelendirme kuruluşları, gelecek dönemlerde ekonomide olumlu gelişmeler yaşanmaması halinde Türkiye'ye yönelik not indirimleri açıklayacağından, bu izleme kararları Türkiye'nin yabancı yatırımcılar için cazibesini olumsuz yönde etkileyebilecek gelişmeler olarak değerlendirilmelidir.

DDI/FDIı oranı uzun dönemli ortalamasının üzerinde

ODI/FDI oranındaki yükseliş, yerleşiklerin yurt dışına yönelişinin, yabancıların yurt içine yönelişinden daha hızlı arttığını göstermektedir. Türkiye'de ODI/FDI oranının genel eğilimi 2002 yılından itibaren incelendiğinde yukarı yönlüdür. Ancak söz konusu orana dönemler itibarıyla bakıldığında, orandaki yukarı yönlü hareketin 2008'den sonraki yükselişten kaynaklandığı anlaşılmaktadır. 2002 – 2007 döneminde azalan trend, 2008'den itibaren yön değiştirmiştir.

ODI/FDI oranı Haziran 2018'de %28,2 seviyesinde gerçekleşti.

2000'li yıllara kadar son derece düşük düzeyde ve neredeyse yatay bir seyir izleyen yurt içine yönelik doğrudan yatırımlar, 2003 yılından sonra canlanmış ve dalgalı bir seyir izlemeye başlamıştır. Haziran 2018 itibarıyla, yabancıların yurt içine yönelik doğrudan yatırımı yaklaşık 10,7 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Türkiye'den giden doğrudan yatırımlar ise daha yeni bir olgu olarak, 2002 yılından itibaren hızla yükselmiş ve Haziran 2018 itibarıyla 3 milyar ABD doları seviyesine ulaşmıştır.

Doğrudan yatırımların yurt içi hasılaya (GSYİH) oranına 2006-2016 dönemi itibarıyla bakıldığında, FDI/GSYİH oranının %3,7'den %1,6'ya düştüğü, ODI/GSYİH oranının ise %0,2'den %0,4'e yükseldiği görülmektedir.