İki günlük kar, hem kentin hem de adamlığımızın üzerindeki yaldızları dökmeye yetti. Söylemlerin ya da sahil boyu serpiştirilen sosyal donatıların anlı şanlı kenti 30-40 santimlik karın altında kaybolup gitti.

Adamlığımız ise çalışmayan raylı sistem ve ağır işleyen trafik nedeniyle insan kaynayan otobüs duraklarının yanından yoldaki tüm suları bekleyenlerin üstüne başına sıçratarak geçen sürücülerin kurbanı oldu. Ekmek peşinde direksiyon sallayan kamyon şoförü ile lüks otomobilde saltanat süren görmemiş ya da adap ve edep yoksunu; saçtığı kar suyundan çok daha fazla küfür aldığını bilmez mi ya da umursamaz mı?

Kent merkezi perişan, hele bazı noktalar daha da perişandı. Ziya Gökalp Caddesi'nde esnaf biraz da müşteri ve dolayısıyla iş yokluğunun sıkıntısından olsa gerek kaldırımlara çıkmış gelen arabaların hali perişanını seyretmekle meşgul. Tabii, ağızsız dilsiz bir seyir değil bu, klaslarına uygun bir şekilde adap sınırını aşmayan ama eleştirisi bol ve oldukça sesli bir seyir. Hiç mi bir belediye yetkilisi geçmedi o caddeden gün boyu, kafamda cevapsız bir sorudur bu. Geçselerdi herhalde çözerlerdi sorunu, küçük bir iş makinesinin belki de en fazla yarım saatlik bir çalışmasına bakardı o caddenin temizlenmesi.

Temiz caddeler de gördüm dün bu kentte. Önce Şafak Sokak'ta rastladım kentlilik ya da bir başka ifadeyle ahilik bilincinin güzel bir örneğine, sonra da Alpaslan ve 1800'üncü Sokak'ta, Mecidiye ve Sakarya caddelerinde. Esnaf belediyeyi beklememiş, biraraya gelmiş, kimi küreği kimi süpürgeyi almış eline ve boydan boya açmış sokaklarının, caddelerinin iki yanını, tüm karı ortaya yığmışlar. İnsanlar açılan kenarlardan düşmeden, bırakın düşmeyi, düşme korkusu duymadan rahatça gelip gidiyorlar. İmece kültürünün güzel örneğini veren insanları kutluyorum. Eminim ki bu örnek davranış, benim gördüğüm o iki cadde ve üç sokakla sınırlı değildir. Bu kentte başka yerlerde de aynı örneklerin olduğuna eminim. İki günlük kar insanlığımızın sadece çirkin yüzlerini değil güzel yönlerini de ortaya çıkarmış.

Bu kentin bir başka caddesi geldi aklıma bunları gördükten sonra. İki saat kadar önce geçtim o caddeden korku içinde ha kaydım ha kayacağım ha düştüm ha düşeceğim korkusuyla. Bir zamanlar kentin en önemli caddesiydi, sonra akıl almaz harcamalarla 'cadde AVM' yapma sevdasına kapıldık. Epey bir zaman uğraşarak ve oldukça yüksek bir bedel harcayarak araç trafiğine kapattık ve sadece yayalara tahsis ettik. Sadece araçlar kaçmadı caddeden markalar da kaçtı. Ve her karda her yağmurda insanlar düştü, kimi benim gibi az hasarla atlattı düşmeyi kimi ağır kırıklarla. Acaba yapanlar ve yapılırken destekleyenler bugün ne düşünüyorlar, merak ediyorum.

Bir de, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz adına atılan 'yolları açarız ama yarın bir maliyet gelir önümüze ödemek için kara kara düşünürüz' mealindeki akıl dışı sosyal medya mesajı var bu kentin gündeminde. 'Yaraya tuz basmak' buna denmezse neye denir? Ya da 'özrü kabahatinden büyük' sözüne bundan daha güzel örnek olur mu? Kimin aklıydı bu, hangi işgüzarın eseriydi? Tanıdığım kadarıyla oldukça deneyimli ve başarılı bir iletişim uzmanı olan Sayın Yılmaz'ın böylesine bir gafa imza atacağına ihtimal vermiyorum/veremiyorum. 'Hesap onun olsa da ifade onun değildir' diye düşünüyorum. Yanılmam inşallah… Yakında açıklar sanırım kendileri, yanılırsam da açık açık özür dilerim sizlerden.

Güneşli karsız ve buzsuz, çamursuz ve isyansız günlere bir an önce kavuşmak dileğiyle…