Bu haftaki yazımın konusunu İngiltere’de yaşadığım süre zarfında tanıştığım, görmeyi iyi bilen bir dostuma borçluyum, teşekkür ediyorum kendisine. Uzak ülkelerin anlamını bir kez daha bana hatırlattığı için. Hayatımızda inceliğini belki de hiç fark etmediğimiz iki kavram; Bakmak ve görmek… Çoğu zaman aynı anlamlarda kullandığımız iki farklı anlam taşıyan kelimedir aslında bakmak ve görmek. Bakmak bir eylemdir. Oysa görmek bir dünyayı anlamlandırmak, birçok insanın dünyasına dalmaktır. Görmek, yaşadığın çevreyi ve kendini önemsemektir… Aslında bakmak ve görmek arasındaki asıl farkın algılarımız olduğunu anlayabilirsek hayatımızdaki birçok şeyi anlamlandırmamız daha kolay olacaktır. İnanıyorum ki bu şekilde dünya daha yaşanışı bir yer olacaktır.Önemli olan görmek değil, bakmayı bilmektir.

İnsanların çoğu bakmakla görmek arasındaki ince çizgide gidip gelir. Bu gidiş gelişlerin sebebi, bazen bir korku bazen bir merak bazen de tamamen üşengeçliktir. Bireyselleşen toplum içinde artık sadece bakar olduk. Görmeye üşenir olduk, korkar olduk. Görmeyi zaman kaybı, bakmayı ise kazanç sayıyoruz. Tam bu noktada Kemal Sayar Hocamızın hayatıma anlam katan bir sözünü paylaşmak istiyorum sizlerle; ‘’Bakmayı bilmek, sevmeyi bilmektir. Güzel, onun için zaman ayırana görünür.’’En yakınlarımızın ailemizin üyelerini, eşimizin, sevgilimizin, iş-okul arkadaşlarımızın sözlerinden ötesini gözlerini hiç görebildiniz mi? Yoksa her gün yalnızca bakıyor musunuz? Eğer bu zamana kadar bunu hiç fark etmemiş ya da düşünmemişseniz lütfen artık görmeye başlayalım. Çünkü bakmak yalnızca görmenin bir basamağıdır. Bakmak görebilmek için bir araçtır. Eğer bakmayı bilirsek hayatın ne kadar renkli ve anlamlı olduğunu fark edebiliriz. İnsan manzaralarının aslında dünyanın en güzel manzarası olduğunu, en değerli hikayelerle, anılarla gizli olduğunu görebileceğiz. Yoldayken, işteyken, otobüste, yanınızdaki insana bakın. Apartmanlardaki ışığı yanan odalara bakın nasıl hayatlar gizli oralarda. Belki aynı şekilde yaşayan ama kesinlikle farklı algılanan olaylar ve mutlaka çok farklı hikayeler gizli… Bu kadar farklılığa sırt dönmek, bu kadar farklılığa yalnızca bakmak, görmeden geçmek yaşanılan hayata en büyük hakarettir.

Ataol Behramoğlu şiiri aracılığıyla bir temennim olsun sizlere; ’’Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat bir armağandır insana.’’ Şiirin tamamını okumanızı tavsiye ederim. Göreceli pazarlar…