'Güçlüyüm, haklıyım' anlayışına karşı çok söz söylendi tarih boyunca. En son Sayın Cumhurbaşkanı, Rus politikasını eleştirirken kullandı bu sözü. Mehmet Akif Ersoy'un şu dizelerini gençlere anlattım durdum hep meslek hayatım boyunca, hatta onu besteleyip oyunlarla sunduk gençlerle elele:

' Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım;

Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.'

Ancak bugün görüyoruz ki çoğu insan kendi egosunu ve çıkarlarını tatmin etme peşinde. Üç kuruşluk çıkar ve ego tatmini için güç önünde eğilen eğilene. Bir yozlaşma aldı başını gidiyor. Değerlerimiz sürekli aşınıyor, aşındırılıyor. Hakkı, adaleti düşünmeden güç edinme, para ve mülkiyet edinme derdine düşüyor gittikçe insanlar. Taraf oluyor çıkar için, para veya mülkiyet için. Haldun Taner'in Keşanlı Ali Destanı bir nakaratı sürekli tekrar ediyor: 'Herkes hesap peşinde.' Çok eskiden yazılmış bu oyunun tespiti, gün geçtikçe daha da doğrulanıyor sanki. Oysa atalar ne demiş? Devletin de mülkiyetin de temeli adalettir. Ama kime ne?

Böyle giderse 'İnsan insanın kurdudur.' diyen filozof haklı çıkacak. Birbirimizi yemeye başlayacağız. Oysa hak demeli, adalete sahip çıkmalı ve ona göre mülkiyet demeliyiz. Haksız kazancın, adaletsiz uygulamaların karşısında olmalıyız. Mülkiyeti de küçük küçük parçalara böldürmeyen yasalar çıkarmalıyız.

Bir babanın 30 dönüm yeri varsa ona emr-i hak vaki olduğunda 6 mirasçısına paylaştırılmamalı. Her birine 5 dönüm düşer mirasçıların. Ne demektir bu? Yoksullaşma demektir. Oysa bu 30 dönüm yeri birisi alıp diğerlerine borçlansa ve zaman içinde borcunu ödese… Alacaklı olanlar da aldıklarını kendi çalışmalarıyla çoğaltsa çalışma teşvik edilmiş olur, yoksullaşmanın önüne geçilir. Tabi bölüşümde de hak ve adalet gözetilmelidir. İleri ülkelerde bunun yasası var. Biz niye çıkarmıyoruz bu tür yasaları? Çalışmaya Teşvik Kanunu adıyla böyle bir kanun pekala çıkarılabilir.

Ayrıca İşsizlik yasak edilemeyince iş beğenmiyor insanlar. Kolay iş arayışına giriyorlar ya da haksız kazanç peşine düşüyorlar.Bunu da işsizlik yasasıyla önlemek mümkün.

Suçlu üreten bir toplum olduk. Eğitimle demokrasimizi geliştiremiyor,hapis cezasıyla hapishaneleri çoğaltıyoruz. Adalet sistemimizde de hapis cezasının kaldırılması yolunda adımlar atmalıyız. Ağır yüz kızartıcı suçlar dışındaki 10 yıla kadar cezaların paraya veya iş üretme cezasına çevrilmesi, hem daha caydırıcı olacak hem de hazineyi dolduracaktır. Hele hele hapishanelerin dinlenme yeri değil, iş üretme yeri olması da insanlarımızı nitelikli hale getirmez mi? Gerçek hak adalet böyle tecelli etmez mi? Haksız kazanç edinme, hırsızlık, yolsuzluk bu tür kanunlar çıkarılarak önlenemez mi?

Hak, adalet, mülkiyet kavramları konusunda ileri ülkelerin ne yaptığına bakmak ve bünyemize uygun yasalar çıkarıp uygulamak için vakit kaybetmememiz lazım.