Bir önceki yazımda Suriye'nin geleceği üzerinde bazı yorumlarda bulunmuştum. Elbette, Suriye komşumuz olması nedeniyle, oradaki her türlü olay, ülkemizi etkilemektedir. Şu anda Suriye, Rejimin İdaresindeki Bölge, PYD'nin işgal ettiği alanlar, IŞİD'in idare alanı ile tesir alanı ve muhaliflerin İdaresi altındaki bölgeler olmak üzere, genelde 4 büyük kısma ayrılmış bulunmaktadır. Bunun ötesinde diğer sayısız küçük gruplar da bulunmaktadır. Görünen o ki, ileride Suriye, Esad rejiminin idaresindeki alanlar, PYD'nin işgal ettiği alanlar ve Sünnilerin bulunduğu alanlar olmak üzere 3'e bölünebilir. Elbette, böyle bir bölünmede IŞİD'e yer verilmemektedir. Bu terör örgütü ortaya çıkışı kadar geleceğinin ne olacağı da meçhuldür.Özellikle ABD, Irak'ta boyunun ölçüsünü aldıktan sonra, bir kara harekatı ile Ortadoğu'ya müdahale edememektedir. Aynı şekilde, NATO, Bileşmiş Miletler, Rusya'dan veya bu güçlerin tamamının oluşturacağı bir koalisyon gücü de ortaya çıkmayacağına göre; Suriye'de olan bu belirsiz durum daha uzun yıllar devam edecektir. Dünyadaki hiçbir ülke, böyle bir yükümlülüğe girmek istememektedir. Durum böyle olunca da başta ABD olmak üzere diğer devletler planlamayı yapmakta ve işi vekalet savaşları olarak, taşeronlara havale etmekte ve ateşi elleri ile tutmamaktadır. Bu durumda Suriye'nin durulmasını beklemek, ham hayal olduğu gibi, bu kaosu tribünlerden seyreden süper güçlerin istediği bir şeydir. Silahı satacaksınız ve yok etmek istediğiniz insanların birbirlerini öldürmelerini seyredeceksiniz.

Bu şekildeki bir durum karşısında, hiçbir günahı ve dahli olmadığı halde en zararlı olan ülke ise Türkiye'dir. Özellikle de, Suriye'deki olaylar sonrasında, ülkemizin mülteci akınına uğraması, sayılarının her olaydan sonra artması ve mülteci deposu haline gelmesi birçok sorun yaratmaktadır. Bunun yanında terörün kaynağını da dolaylı olarak meydana getirmektedir. Daha önce de üzerinde durduğum gibi ülkemiz bu mülteci akını karşısında çok kötü durumdadır. Onlar önce insan sonra da din kardeşlerimizdir ve yardıma muhtaçtırlar. Yalnız, dünyada insaniyet namına bu kadar çok mülteciyi kabul eden sadece ülkemiz olması mı gerekir? Lafa gelince mangalda kül bırakmayan ülkeler nerededir.

Suriye meselesinin ortaya koyduğu diğer bir kötü durum ise, PYD meselesidir. Uluslararası siyasete her şey olabilir. Batıdaki birçok siyasetçinin, Irak ve Suriye'yi içine alacak şekildeki bir Kürt devletine ışık yakmıyoruz sözlerine inanmıyorum. Irak'ın kuzeyinde yuvalanan Barzani'ye de inanmadığımı defalarca ifade ettim. Zamanlama hususunda bir şey söylememiz mümkün değildir, fakat fiilen istikbalde düşünülen Kürt devletinin iki ayağı ortaya çıkmış bulunmaktadır. Türkiye'nin ister istemez, Suriye bataklığına çekilesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi de budur. Temelinde ise, büyük Ortadoğu projesi yatmakta ve burada birçok Ortadoğu ülkesi piyon alarak kullanılmakla birlikte esas olan Büyük İsrail projesi bulunmaktadır. Tüm bunları bir paranoya veya gerçekleşmesi mümkün olmayacak, afaki fikirler olarak görmüyorum. İsrail vaat edilen topraklara 2000 yıllık bir bekleyişten sonra gelerek bir devlet kurdu. Büyük İsrail projesi için de belki 1000 yıl daha bekleyebilirler. Bizler günlük projelerle durumu idare etmeye çalışırken, özellikle gelişmiş egemen güçler, yüzyılları içine alan projelere imza atmaktadır. Yalnız, kul kurar, ama esas olarak Allah'ın dediği olur.

Ortadoğu'ya barış gelmesi dileklerimle saygılarımı sunarım.