Türk milleti isabetsizlikleri hiç bağışlamadı tarih boyunca. Vaatlerin yerine gelmemesini de hep cezalandırdı ama bundan hiç ders alınmadı, alınmıyor vessalam! Tarihimizde sadece Atatürk, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım diyebildi yazık ki! Devlet adamlığının isabetli icraat yapabilme gücü gerektirdiğini dile getiren onun bu anlayışı da hep gözardı edildi ve evdeki hesabın çarşıya uymadığı, siyasetçinin mazereti oldu hep. Bu, merhum Süleyman Demirel'in ünlü ' Dün dündür, bugün bugündür.' esprisiyle de iyice yerleşti siyaset kültürümüze. Ayrıca blöf yap, tutmazsa geri çekil (pardon de) şimdi en geçerli siyasetçi mantığı. Cumhuriyetin kurucusu, siyasetçilerce model olmuyor hiç.

Adalet ve Kalkınma davası diye yıllardır savunduğum hareket, geçmişle kıyaslanamayacak bazı başarılı hizmetleriyle bu modele uyduğundan 14 yıldır alternatifsiz kaldı: Savunma sanayisinde yerli ve millî olmayı, sağlık hizmetlerinde ilaç sömürüsünü yok etmeyi, inşaat sektöründe gelişmeyi, belediye ve bayındırlık hizmetlerinde kalkınmayı sağladı ve halkın itimadını kazandı. Ancak ciddî isabetsizlikleri de oldu. Bu, halktan gelen yakınmalara hızla yansıyor şimdi maalesef! Sosyal medya aracılığıyla da kitlesel bir hüviyet kazanmaya başladı son zamanlarda. Sivil toplum liderlerinin ağzına pelesenk de etti hepsi. Hayra alamet sinyaller almıyorum. Bakınız son 10 yıl içinde sivil toplumun tepkisine neden olan şu isabetsizliklere:

1.Eğitimde ücretsiz ders kitapları, Fatih Projesi, dershanelerin kapatılması (yazık ki yerlerini özel kurs merkezleri aldı.), meslek liselerinin önünün açılması… gibi savunduğumuz işler, elinden iş gelen insanı yetiştirecek müfredatlar yapılmadığı için etkisini gösterememiştir. Kültür sektöründe de adalet ve kalkınma hareketinin gerçek felsefesi hala hayata geçirilememiştir. Örneğin Devlet Tiyatrolarında Sarı Naciye, Bana Mastikayı Anlat…gibi oyunlar vekaleten yürütülme durumuna düşen genel müdürler eliyle hala sahnelerdedir. Aslında temel anlayışı doğru olan TÜSAK yasa tasarısı sanat camiasında huzursuzluk yarattı. Şimdi de belirsizlik var. Sayın Cumhurbaşkanı Birlik Vakfı'nda 'Her alanda dönüşüm yaptık ama eğitim ve kültürde ilerleyemedik(!) demek durumunda kaldı.

2.Çözüm süreci, akil adamlar eliyle yürütülürken yapılan eleştiriler gözardı edildi ancak bugün yeniden başa dönüldü. Huylu huyundan vazgeçmediğinden daha fazla şehit veriyoruz şimdi.

3.Bugün paralel denen devlete zararlı yapının organizasyonuyla dünyanın gözünde gücü onaylı ordumuzun 26.Genelkurmay Başkanı da dahil önemli komutanları yargılanarak manevi şahsiyetleri yıpratılmıştır. Artık halk arasında 'Türk ordusunun caydırıcı gücü zayıfladı dünya gözünde.' deniyor. Böyle bir sonucu hesaplamak gerekmez miydi?

  1. Şimdi sosyal medya çalkalanıyor. Niye? Suriyelilere vatandaşlık verilmesini istemiyor millet! 'İşsizliği yok edememişiz; milletin evlatlarının ekmeğine aşına yabancıları ortak etmek olur mu? Gelecekte kültürel haklar hatta özerklik isterlerse, bunun altından nasıl kalkarız, bu Arap hamiliği niye? Niye diğer Arap ülkelerine sığınmadılar da bizim topraklarımızdalar? Aralarında nitelikli insanlar varmış. İyi de bizdeki nitelikli insanlara iş verebiliyor muyuz veya iş kurmalarına teşvik yasalarıyla kolaylık sağlayabiliyor muyuz ki? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!' deniyor.
  2. Ne gerek varsa belli televizyonlarda bazı şahsiyetler, devletin kurucusuna karşı aşağılayıcı konuşmalar yapıyor. Bu birliğimize zarar vermez mi? Fikir özgürlüğüne karşı falan değilim ama bilgi, kanıt ve belgelere dayanmadan devletin kurucusunu küçük düşürmek yakışık alıyor mu? Adalet ve Kalkınma hareketinin bu televizyon konuşmacılarını destekliyor algısının oluşması da en acısı!

İşte halktan bu köşeye yanılan dertler! Kulak vermek ve üzerinde ciddî ciddî düşünmek lazım. Adalet ve Kalkınma hareketi mensupları, gücünü halkın temayülüne dayandırmak için sivil toplum kuruluşlarıyla temasa geçmelidir. Çünkü onlar halkın temayülünün yansıdığı yerlerdir. Millî iradenin tecelli ettiği yerlerle temas etmeden yapılan bütün icraatlar isabetsizlikle sonuçlanabiliyor. Sonuçlar ortada. Saydığım isabetsizliklerin hangisi sivil toplum kararının sonucu? Hatasız kul var mı?

Millî irade diyorsak, icraata halk karar vermeli. Halka itimat eden, onun itimadını kazanır.