Devlet örgütünün uyumlu bir millet gücü olabilmesi için iktidarların doğru atama yapabilmeleri, çok önemli! Milletin kalkınmasını istemeyen şer güçlerin görünmez ellerinin örgütleri, kendini bukalemun kimliğiyle kamufle ederek, devlete sızdı, yine de sızabilir çünkü. Tarih boyunca bunu gördük, acı olaylar içinde yaşadık hep. Cumhuriyetin kurucusu bu acı gerçeği bizzat cephelerde savaşarak öğrendiği için devleti koruyucu temel ilkeler ortaya koydu. O ilkeleri rahat koruyabilmek için de çok istediği halde sağlığında çok partililiğe geçemedi. Kendisine suikasta kadar varan örgütlenmeler, bizzat destekleyerek kurdurduğu partiler içine sızdılar çünkü. Terakkiperver ve Serbest Fırka tarihini dikkatli inceleyenler, bu gerçeği görmekte zorlanmaz.

Çok partili hayata başlandıktan on yıl sonra niye darbe oldu? Çünkü Atatürk'ün kurdurduğu partilere sızanlar, yine partilere sızarak karşıtlıklar yarattı. Ardından da Menderes iktidarına karşı maalesef İnönü'nün de sahiplenme durumuna düştüğü darbeyi organize ettiler ve milletin oyuyla seçilen iktidarın liderini ve bazı bakanlarını göz göre göre astırarak demokratik hayatımıza leke sürdüler.

61 anayasasıyla demokrasiye geçilince, bu sefer şer güçler ülkede sol hareketleri başlattı. Milletin hiç anlayamadığı bu hareketlere karşı Ordu komutanları bu sefer 1971 muhtırasını verdi. Hükümetler geldi, gitti… Derken komünizme karşı devleti koruyoruz diyen gençler sürüldü sahaya; sağ sol çatışmaları başlatıldı. Bunun vebali kimindi? Elbette ki devlet örgütü içine sızan ellerindi. Örneğin Çorum'da 30 kişi sokağa çıkıyor, güvenlik güçleri bir anda harekete geçip onları etkisiz hale getirmiyordu. Niye(?) Yakalanan teröristlerin ifadeleri tepki ve feryatlar içeriyordu. Millet, şer güçlerin üst akıllarının yazdığı senaryolarla birbirine düşme noktasına getirilince de ordu emir komuta zinciri içinde yine müdahale etti. Sağ sol ayırımı yapmadan yüzlerce genç harcandı gitti. Aileler perişan oldu. Yazdığım Vebal romanı bunu belgesel niteliğinde anlatıyor.

Özal iktidarıyla yeniden demokrasiye geçtik ama darbe anayasasıyla(!)Milletin istediği sivil toplum anayasasını hala yapamadık, yapamıyoruz. Yazık! Bu yüzden devlet örgütüne sızmalar sürdü geliyor. Son darbe girişimi de yine bu sızmaların ürünü değil mi? Kim kesti önünü bu girişimin? Sivil toplum değil mi? Öyleyse sivil toplumun gücünden yararlanmak şart! Kitlelerin katkısıyla oluşan anayasa ve sivil topluma verilecek denetim gücü, açık faaliyet halindeki terör örgütlerini gizlice destekleyenleri de faili meçhuller organize edenleri de hayır, din ve eğitim işleriyle Özal'dan itibaren bütün iktidarları içten içe ele geçiren örgütleri de yok edecektir. Bugün hala bir Bakanlıkta A cemaati, diğerlerinde C, D, E…vs.(ismini anmak istemem hiçbirinin) hakimiyetinden söz ediliyor? Hepsinin yüzünde rengarenk maskeler… Çok yazık! Devleti onların şerrinden koruyamadık, koruyamıyoruz. Niye? Dindarlarmış(!) Bu maskeyi indirmeliyiz artık. Sivil toplumun oy ve denetimini esas almayan hiçbir icraat yapılmamalı. Örneğin Sayın Cumhurbaşkanım beni bağışlasın, bilemediğim haklı bir gerekçesi yoksa Gazi Üniversitesi Rektörlüğü'ne 4.sıradaki adayın atanmasını doğru bulmadım. 10 yıl boyunca emek verdiğim Gazi'ye yeni atanan rektörü tanımıyorum. Referansım 1 veya 2. sıradaki adaylaraydı. Niye? Demokrasinin gereği bu. Böyle atamalara yönetileceklerin vicdanlarını rahat tutmak, huzur sağlamak için dur denmeli.

İktidarları, cumhuriyetin ve demokrasinin ilkelerine sahip çıkmaya davet ediyorum. Yenikapı mitingi milat olsun. Bütün siyasetçileri bu mitingde biraraya gelecekleri için kutlayacaktım ama Sayın Kılıçdaroğlu kendisi katılmayacakmış, heyet gönderecekmiş. Yanlış efendim, yanlış! Katılıp halka cumhuriyetin ilkelerini anlatması gerekir.

Dersimizi alalım artık. Devleti korumak için sivil toplumun oy zemininde sağlam adımlarla yürüyelim.