FETÖ örgütünün darbe girişiminden sonra, ülkemiz belirsizlikleri yaşamaktadır. Yapılan gözaltılar, tutuklamalar gibi adlî olaylarda, elbette hukuk kurallarına uygun olarak her şey yapılacak veya yapılmaya çalışılacaktır. Yalnız, bu terör örgütünün baştan beri olan sinsice tutumları dolayısıyla, kuru ile yaşı birbirinden ayırmak oldukça zor olacaktır. Gayriresmi bazı bilgilere göre, FETÖ'cüler kendinden olanları sakladıkları gibi; bu örgütten olmayanları da hedef şaşırtmak için ihbar edebilmektedir. Bunun yanında, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, 'Ben yanılarak, doğru yolda hizmet ettiğimi zannediyordum, Allah beni affetsin ve halkımdan özür dilerim sözlerinin anlamını nereye koyacağımı bilemiyorum. Ama, tam bu örgüte has davranışlar olduğu gerçeği de inkar edilemez. Güçlü karşısında eğileceksin, fakat saman altından suyu yürütmeye devam edeceksin, öncelikli prensipleridir. Önceleri, dindarların ezildiklerini ve birçok haklarının gasp edildiğinden bahisle, insanların merhamet duygularına hitap etmişlerdir. Yani, % 97'si Müslüman olan bir ülkede, inananları can evinden vurmuşlardı. Osmanlı döneminde 'din elden gidiyor' sloganı ile ortaya çıkanlardan bunların farkı yoktur. Elbette, yaptıkları ajitasyonlar, dini alet etmelerine kanmamak da işten değildir.
Öteden beri Müslümanlıkla ilgili olarak üzerinde durduğum bir husustaki ifadelerim yerini bulmuş oldu. Benim yetiştiğim çevrem, tüm Anadolu'da olduğu gibi, dinine yürekten bağlı mütedeyyin insanlardan oluşuyor idi. Orada soluduğum Müslümanlık ile bunların ortaya koymaya çalıştıkları arasında esasa uyumayan birçok husus vardır. Onun için Fethullah Gülen hareketinin arkasında başka şeylerin olabileceği düşüncesi ile sempati duyamadım.
Fethullah Gülen'e ait konuşma metnini seyrettikten sonra hayretler içinde kaldım. Ezcümle, 'Haçlılardan korkmayınız, onlar kızlarınıza, kadınlarınıza, mabetlerinize dokunmazlar, açın kapılarınız gelsinler, ülkemizi istila etsinler, bunun hiç mahsuru yoktur' mealinde idi. Bu zat-ı muhterem ya sayı saymasını bilmiyor veya hiç dayak yememiş. 1096-1272 tarihleri arasında, Anadolu Selçukluları dönemindeki haçlıların, Anadolu ve Ortadoğu'da yaptıkları yüzlerce cilt kitaba sığmaz. Kadınlara kızlara tasallut, suçsuz insanlarda karşı kıyımları, mabetleri ve şehirleri yok ettikleri birer gerçektir. Uzağa gitmeye gerek yok, Endülüs'ü gözünüzün önüne getiriniz, Osmanlıların Avrupa kıtasındaki bıraktığı topraklar bakınız. Buradaki haçlıların melanetlerini ifade etmek çok zordur. Batılıların sömürge olarak kullandıkları, ülkelerden çekildiklerinde geride hep kaos ve viranelikler bırakmışlardır. Tüm bunlar karşısında zat-ı muhteremin yukarıdaki sözlerine inanmak ve hak vermek mümkün değildir. Bu sözler kasıtlı olarak söylendiği gibi, gerçekte Müslüman gibi görülen bu zatın değişik kişiliğini ve kimlere hizmet ettiğini göstermektedir. Bana göre, bu konuşmaya ait ifadeleri duyduktan sonra, bu cemaat veya örgüt içinde hiç kimsenin kalmaması gerekir. Ama, aklını bu zata kiraya vermiş olanların hala onun peşinde olduklarını biliyorum. Karamanın koyununun, oyunu ortaya çıkmış olmasına rağmen; bu cemaate hala bağlılığını sürdüren insanlara hayret etmemek mümkün değildir. Allah akıl fikir versin, onlara hidayet nasip etsin. Onlara cenneti vaat eden şahsın, şefaat bir tarafa cehennemin yakıtı olacağı aşikardır. Onun için bu yapının gelecekte de birçok şeyler yapacağını tahmin ediyorum. Daha önce de ifade ettiğim gibi 'Su uyur, düşman uyumaz'. Allah onların şerrinden ülkemizi, insanımızı korusun. Saygılarımla.