Açıklanan PİSA teste sonuçları medyada da geniş yer almış ve ülkemiz için büyük bir hayal kırıklığına neden olmuştur. Her üç yılda bir yapılan bu sınavlara Türkiye'den 187 okuldan, 5 bin 895 öğrenci katılmıştır. 72 ülkede yürütülen test sonuçlarına göre, Türkiye daha önceki yıllara göre daha alt basamaklarda kalmıştır. Singapurlu öğrenciler, bu testlerin hepsinde birinci olmuşlardır. Bu testlerde öğrencilerin, fen, matematik ve okuma alanlarında bilgi ve becerileri değerlendirilmektedir. 2003 yılından bu yana, PİSA'ya katılan Türk öğrencilerinin puanları giderek yükselse de hep ortalamaların altında kalmıştır. Ancak bu yıl, Türk öğrenci puanları sırası ile; 2003 yılında 434 olan fen puanı bu yıl 425, 423 olan matematik puanı 420'ye, 441 olan okuma puanı 428'e düşmüştür. Okuma puanı olarak, 72 ülke arasında ise, 50. olmuştur. Genel olarak, eğitimde bir düşüklük olabileceği tahmin edilmekle birlikte, puanlar bakımından 12 yılın gerisine düşmek, beklenen bir sonuç değildir. Bana göre ise, buradaki en kabul edilemez şey, üst beceri oranı yüzdesinin 1,6 oluşu ise çok kötü bir sonuçtur. Singapurlu öğrencilerin bu yüzdesi ise, 15,3 tür. Muasır medeniyet seviyesine erişme çabası içinde olan bir ülkenin aldığı bu sonuçlar, kabul edilebilir düzeyde değildir.

Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz, konu ile ilgili olarak yaptığı konuşmada, meslek liseli öğrencilerin ortalamayı düşürdüğünü, fen liselerinin büyük performans gösterdiğini ve bu liselerin ortalamalarının en üst sıralarda yer alan ülkelerden hiç de geri olmadıklarını ifade etmiştir. Bu ifade bir ihmalin itirafı ve bir de eğitimin nasıl yapılması gereğini ortaya koymaktadır. Kırk beş yıllık üniversite hocalığından sonra, şunu açıkça ifade edebilirim ki, eğitimde eşitlik asla olmaz. Mutlaka yetenekli olan çocukların farklı ve seviyesi yüksek bir eğitime tabi tutulmaları gerekir. Yüksek kapasiteli öğrenciler, normal zeka seviyesindeki öğrencilerle eğitim-öğretime tabi tutulacak olurlar ise, bunlar bu eğitimi beğenmeyerek ve çok tembel öğrenciler olarak ortaya çıkacaklardır. İşte bizdeki, üst beceri oranı yüzdesinin 1,6 çıkışının sebebi budur. Mutlaka ve mutlaka yüksek zeka kapasitesindeki öğrenciler, birbirleri ile yarıştırılarak özel eğitime tabi tutulmalıdır. Bu tip öğrencilerin zaten doğuştaki yüzdeleri çok düşüktür ve bir de bunları vereceğimiz eğitim-öğretim ile köreltmememiz gerekir. Öteden beri üzerinde durduğum gibi, eğitimciler 'acaba biz eğitim verirken çocuklarımızın yeteneklerini köreltiyor muyuz' sözünü düşünmelidirler. On beş yaşına kadar olan çocukların zihinlerine iyi tohumlar ekmeliyiz, en aykırı konularda olsa bile soru sormalarını temin etmeliyiz. Tek bir yönlü bağnaz olarak çocuklar yetiştirmemeliyiz. Beyinleri her yönde çalışacak şekilde, her an şeklini değiştirebilen plastik bir yapıda olmalıdır.

Böyle beyinlerden yaratıcı düşünceler ortaya çıkar ve bu çocuklarda üst beceri oranı hep yüksektir. Bu öğrencilerin çok olması istikbalimizin teminatı olarak ortaya çıkacaktır. İşte, geleceğimiz buna bağlıdır. TEOG sınavlarına giren öğrencilerde büyük oranda ortaya çıkan okuma yazma bakımından özürlü olma durumu, PİSA sonuçları ile paralel değil midir?

10 Aralık günü İstanbul'daki terör örgütü saldırısı ile 38 şehidimiz, 14 yoğun bakımda ve 155 yaralımız ciğerlerimizi yakmıştır. Başımız sağ olsun. Bu yapılanları telin ediyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, makamları cennet olsun, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bu olayda da elbette yine emniyet zafiyeti açık olarak ortadadır. Selamlarımla.