2016 yılını uğurlar iken, bu yılın ülkemiz ve dünya için çok da iyi geçmediğini öncelikle açıklamak isterim. Maalesef bir önceki yıldan devralınan, kan, ölüm ve savaşlar bu yılda da devam etmiştir. Yalnız bu durum ne 2016 ve ne de 2017 yılının değil, 3. bin yılın getirdiği sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır. Elektrik ileten kabloların birbirine yakın olarak geçmesinden dolayı ortaya çıkan ısı gibi; dünya nüfusu arttıkça ve buna karşılık dünyamızın kaynakları azaldıkça, insanlar arasında ve milletler arasındaki ilişkiler ısınmaya başlamakta, sonuç savaşlar olarak ortaya çıkmaktadır. Şurası açık olarak ortaya konulmuştur ki, dünya nüfusundaki artış ile, yer altı ve yer üstü kaynaklarındaki azalışın kesişme, yani atrofi noktası 2015 ile 2030'lu yıllar arasındadır. Bunun anlamı şudur ki dünya, kan ve savaşın, kıtlığın, salgın hastalıkların ve ölümlerin yaşandığı bir sürece girmiştir ve tüm bunlar şiddetini artırarak devam edecektir. 3. binde din, mezhep ve etnik savaşlarının fazlaca yaşandığı süreç olacaktır. İşin tuhaf tarafı ise, bugün de görüldüğü gibi, tüm bu oyunlar Müslüman ülkelerde ortaya çıkmaktadır ve istatistiki olarak da ortaya çıkan bir durum, çok endişe vericidir. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, yani bir dünya savaşının dışındaki yıllarda, gerek yerel savaşlarda ve gerek terör olaylarında 11 milyon Müslüman öldürülmüştür. Burada en garip olan durum şudur ki, sadece bir milyon Müslüman, Müslüman olmayanlar tarafından öldürülmesine rağmen; 10 milyon Müslüman 'Allah'u Ekber' sedaları ile birbirlerini öldürmüşlerdir. Müslümanlar birbirlerini öldürmek için, silahlarını petrole karşılık Batılılardan aldıkları gibi; icazeti de onlardan almaktadır. Bu trajik ve acınacak durumu açıklamak, inanın çok zor.

Müslümanlar, Allah'ın bir, Kur'an'ın bir, Peygamberimizin bir olduğunu unutup, kendi, kendini ilahi otorite, kainat imamı ve kutbul aktab olarak ilan edenlerin arkalarından gitmeye başladılar. Müslümanlar, bu şekildeki hareketlerle, Müslümanlığın en ulvi tarafı olan, ruhban sınıfının olmayışı ve 'takva'yı ihmal ettikleri açıktır. Eğer, Müslümanlar var olmak istiyorlar ise, bunun Müslümanlar arasındaki birleşme ve tesanütten geçeceğini bilmeleri gerekir. Bunun için liderler, egolarını bir tarafa bırakmaları gerekir. Önemli olan, Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV) ve Hülafa-i Raşidin dönemini örnek alarak zikretmek elbette çok önemlidir, fakat bunlardan ötesinde onların dürüstlük ve ahlak anlayışını yaşamak gereği ortadadır. 2017 yılından beklentilerimiz, elbette dünyanın ve ülkemizin savaşlardan uzak, mutlu yaşayanların ülkesi olması isteğidir. Özellikle, Ortadoğu'daki liderler, akıllarını başlarına toplamazlar ise, Evangelistlerin ve Papalığın yapmak istediklerini, kendi aralarında yaparak; içi boşalmış, içinde Müslümanı olmayan bu toprakları onların emrine vereceklerdir.

Akıllı olma zamanı çoktan gelip geçmektedir. Ortak bir akıl ile çözemeyeceğimiz problem yoktur. Ortadoğu'daki Müslümanların kardeşlik içinde yaşamaları için sebeplerçoktur; savaşmaları için ise hiç sebep yoktur. Bütün kalbimle bunu Allah'tan diliyorum. Dünya 2x1= 2 metrekaredir. 2017'nin ilk saatlerinde olan terör saldırısı yine canımızı yaktı. Allah'tan ölenlere rahmet diliyorum, yabancı uyrukluların toprağı bol olsun. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Bu saldırının özellikle yabancıların olduğu mekanda olması manidardır. Şunu düşünüyorum ki, bu olaylara karşı polisin önleyici önlemleri yok mudur? Tüm önlemlere rağmen, bu örgüt mensupları ellerini kollarını sallayarak nasıl gezerler? Saygılarımla.