Kim ne kötülük yaparsa
yapsın; Allah
öbür dünyaya
bırakmadan hesabını
soruyor...
İnanmayanlar,
çalıp çırpanların
hazin sonlarına
bakacak!..
Kimler neydi,
ne oldu?..
Neyse, Allah ömür verirse
göreceğiz elbette...
Sizleri "İki hırsızın itirafı" adlı
öykümle baş başa bırakıyorum...

* * *

İsa ile Rıza, yakın arkadaştı. İlçede
ikisini yan yana gören,
adeta sokak değiştiriyordu. Her yaptıkları işte
dolandırıcılık, sahtecilik ve hırsızlık olan
iki arkadaş,
son yıllarda kamu mallarına
dadanmıştı. İkisi de
hapis yatmıştı. Yıllar geçtikçe,
zenginlikleri arttı. Hayatları boyunca
çalıp çırpan
bu iki arkadaş,
İstanbul'a taşınıp,
izlerini
kaybettirmek
ve yeni bir
hayat kurmak istiyordu.
İstanbul, onlar için
en uygun şehirdi. Koskoca şehirde,
onları kim tanıyacaktı?..
Zaman geçti. Tabii ki huylu huyundan vazgeçmedi. İstanbul'da da
inşaat işi yapıp,
bir daireyi 3-5 kişiye satarak
büyük bir vurguna imza atmışlardı. İkisinin de
yasal olarak hiçbir ilişkisi yoktu. Ancak, daireleri
satan ikisiydi.
Emekli Hamdi Efendi,
dairesinin 3 kişiye satıldığını
tesadüf eseri öğrendi. Cumhuriyet Savcılığı'na
suç duyurusunda bulundu. Bütün birikimini
oraya yatırmıştı. İsa ve Rıza'dan şikayetçi oldu. Savcılık soruşturma
açtı. Ancak, ikisi de inşaatla
ilgilerinin
olmadığını belirterek, yıllardır
yanlarında
çalıştırdıkları Şemsi'nin adını
verdi. Her şey Şemsi'nin üzerineydi. Zavallı Şemsi,
suçlamaları kabul etti. Ona, "Seni ve aileni bakacağız"
sözünü veren İsa ve Rıza,
ne Şemsi'nin avukat parasını üstlendi ne
cezaevinin kapısından geçti ne de aileye yardım etti.

İsa ve Rıza, zenginlik içinde
yeni yatırımlara girişti. Şirketlerinin
adı artık "Holding" olmuştu.
İlçedeki herkes, onların
yakaladığı zenginliği konuşuyordu. İkisi de
ilçedeki ayaklı gazeteleri
besliyordu. Onların "Hayırsever işadamı" olduğu
söyleniyordu. Fakir fukaraya yardım ettikleri
anlatılıyordu. Oysa hepsi yalandı.


Rıza günün birinde,"Artık kenara çekilme vakti geldi" diyerek,
İsa'dan ayrılmak istedi. Rıza ile masaya
oturan İsa, paylaşımda
en büyük payı almaya kalkışınca;
ortalık karıştı. İkisi de öfkelenerek,
masayı terk etti. Çalışanlar, onları ilk kez kavga ederken
gördü. Şaşkındılar.
Bu kavga, kısa sürede ilçede
duyuldu. Epeydir para alamayan
ayaklı gazete takımı da
aleyhlerine döndü.
Ünlü iki işadamının kavgası,
gazetelere yansıdı: "Holding çatırdıyor" Şemsi, bu kavgayı
cezaevinde öğrendi. Cezasının bitmesine iki
ay kalmıştı. Hayatını söndüren
bu iki adamı, dişlerinin arasında parçalasa
hırsı geçmeyecekti. Onları öldürmeyi
kafasına koymuştu.

Rıza, amcasının oğlunun
cenazesi için kasabaya geldi. Ölen kişi
İsa'nın da en yakın arkadaşlarından biriydi.
Rıza ile kavgalı da olsa
cenazeye yetişti.
Cami avlusundaki cemaatte
bir tederginlik vardı. Kavga çıkacağı
endişesiydi bu. İkisinin arasındaki düşmanlığı
bilmeyen yoktu.
Cenaze namazı kılınırken; Rıza en ön safta, İsa da arkalarda bir yerdeydi. Cemaatin gözü onlardaydı. Ancak onları izleyen
biri daha vardı. Bu Şemsi'ydi. Cezaevinden çıkalı birkaç gün olmuştu.
Cenaze arabaya taşınırken,
Şemsi önce İsa'yı yakaladı. Rıza'ya doğru sürükledi. Şemsi, güçlü kuvvetli bir adamdı. İçindeki öfke, bu gücünü daha da katlamıştı. Rıza, İsa'yı gördü. Bir kaplan gibi
üzerine atladı. Şemsi'yi fark etmişti. Bir yumruk salladı. Rıza da karşılık verdi. Cemaatten
onları ayırmak isteyenler oldu. Şemsi bağırdı, "İki hırsızı ayıranın..." diye küfür etti. Hiç kimse onları ayırmaya cesaret edemedi.
Rıza ile İsa birbirlerine öldüresiye
vururken; küfürlerle birlikte yaptıkları hırsızlık, dolandırıcılık ve sahtecilik gibi
suçları da itiraf ediyorlardı. İkisinin de gözü dönmüş gibiydi. Şemsi, hiç kimsenin onlara yanaşmasına izin vermedi. Her ikisinin kavgasını
izleyenler, duydukları itiraflar karşısında
donup kalmıştı. Hani, Şemsi'den çekinmeseler,
bir-iki tokat da kendileri atacaktı.

O sırada, ilçeye yeni atanan
ve hiç kimsenin tanımadığı Cumhuriyet Savcısı Murat Bey,
cami çıkışında kavgayı gördü. Onların itiraflarını dinledi. Hatta, yanındaki koruma polisi, kavgaya müdahale edecekken, "dur" dedi.
İkisi de bitap düşünce, Şemsi araya girdi. İkisini sırtından
tutup havaya kaldırdı: "Bu iki hırsız, benim yanım sıra çok kişinin canını yaktı. Onları öldürmeyi kafama koymuştum ama Allah çoluğum, çocuğuma ve bana acıdı.
Suçlarını cami avlusunda itiraf ettirdi" deyince;
Cumhuriyet Savcısı Murat Bey,
koruma polisine anons ettirip, ekip çağırdı. Karakol yakındı. Polisler,
Murat Beyin talimatıyla her ikisini de gözaltına aldı. İkisi de rezil olmuştu.
Ertesi gün Cumhuriyet Savcısı Murat Bey, ifadelerini aldı. Her şeyi anlatmışlardı. Tanık sıfatıyla da
Şemsi dinlendi. Mahkemeye sevk edilen Rıza ile İsa, dolandırıcılık, zimmet, sahtecilik ve
hırsızlık suçlarından tutuklandı.
Ertesi gün gazetelerin manşetinde,
sanki sözleşmişler gibi
"Allah söyletti"
başlığı vardı. Şemsi'nin
fotoğrafının altında ise
"İkisini de öldürecektim ama
Allah çoluğuma, çocuğuma ve
bana acıdı. Allah onları cami avlusunda itiraf ettirdi"
yazıyordu...

* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...