Tam 66 yıl...

Dile kolay. 66 yılı aşağıdan yukarı , yukardan aşağı topluyorum.

Çıkartıyorum , bölüyorum , çarpıyorum. Bunca yılı nasıl geride bıraktım.

Tek, tek geride bıraktığım 19 Mayıs' lara dönmeye çalışıyorum.

Hepsi birbirinden güzel ve değerli idi.

Bayramların bayram gibi kutlandığı yılları özlediğim çok doğrudur.

19 Mayıs.1919, Türkiye'nin kalbine güneşin doğduğu gündür.

19 Mayıs, Kurtuluş Savaşı'nın Samsun'da başladığı muhteşem bir gündür.

Adım Eleni ya da Aliki değilse, ben ibadetimi özgürce yapabiliyor, kiliselere gitmeye zorlanmıyorsam.

Ben hem laik hem dindarsam bunu elbette sevgili Atatürk' e borçluyum.

Ben "Türküm ve özgürüm" diyebiliyorsam , bunu tek önder büyük Atatürk'e borçluyum.

Ben kendi dilimde okuyup yazıyorsam, Türkçe konuşabiliyorsam bunu Atatürk' e borçluyum.

Tüm ulus, benim gibi düşünüyor elbette... Çatlak sesler her zaman vardı. Her zaman da var olacak...

Sonuç olarak özgür olarak doğduğum bu ülkede, hala nefes alabiliyorsam yüce Atatürk'e sonsuz saygı ve şükran minnet borçluyum. Her birey bu ülkede bu borçla doğup bu borç ve şükranla ölür..

19 Mayıs benim de doğum günüm. Böylesine güzel ve anlamlı bir günde doğduğum için

Anama sonsuz rahmet diliyorum.

Doğum günüm için beni arayan, soran , yazan, çizen, gülümseten ve hatta gözlerimi yaşlandıran tüm arkadaşlarıma, dostlarıma sonsuz teşekkürler ve sevgiler.

Ben de hepinizin tek tek omuzlarına dokunarak aşağıdaki dizeleri sizlere armağan ediyorum...

"Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar : «Üç,» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.