Anadolu'da haşhaş (Papavera somniferum) ekimi, MÖ 3000 yılından bu yana yapılıyordu. Bilindiği üzere hekimlikte de çok kullanılan Afyon (sakızı), haşhaş bitkisinden elde ediliyor. 1965'li yıllardan sonra, özellikle gelişmiş ülkelerde, uyuşturucu kullanımının fazlalaşması ile ülkemiz gündeme gelmiş ve bunun vebali Türkiye'ye yüklenmiştir. Bu ithamlardan kurtulmak için, 26.06.1971 yılında çıkarılan, 7/2654 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bu bitkinin ekimi yasaklanmıştır. 1974 yılından sonra ise, kontrollü olarak ve belirli sahalarda ekimine izin verilmiştir. Bu tarihlerde çok garip olan bir husus ise, Türkiye'de üretilmesine rağmen, afyon kullanımı çok az idi. Afyon kullananlara afyonkeş, kenevirden elde edilen esrar kullananlara ise esrarkeş denilirdi. Bunların sayıları da çok azdı ve cemiyetten izole olarak yaşarlardı. Bu dönemlerde, uyuşturucuların ülkemizde az kullanılması sebebine dayanarak, kara para getirmesi bakımından ticaretine bazı idareciler göz bile yummuşlardı. O zaman bile, bunun iyi bir husus olmadığını, Batıdaki gençlerin bunu kullandığını, bunun bir insanlık suçu olduğunu ifade ederek, ileride bunun geri tepebileceğini çeşitli ortamlarda söylemiştim.

Bu yıllarda ABD'de tahsilde bulunuyordum. Bütün kamuoyu, Türkiye'yi suçluyordu. Bir gün, bir siyahi arkadaşım Roger, bu konuya değinerek, Türkiye'yi suçlamak istedi. Ona uzun, uzun Altın üçgen (Golden triangle: Myanma, Tayland, Laos), Afganistan ve Hindistan ile Orta Amerika, Columbia'nın uyuşturucu ticaretindeki yerini anlattım. Anadolu çiftçisinin fakir olduğunu ve uyuşturucu ticaretini yapamayacağını; esas olarak uyuşturucu ticaretini yapanların çok uluslu mafya tipi örgütler olduğunu ifade ettim. Çünkü böyle bir ticaret için ellerinde, uçaklar, helikopterler ve gemileri bulunmaktadır. Anadolu çiftçisinin bu imkanlardan yoksun olduğunu, bu bakımından esas suçun ABD'de olduğunu; para ve bu olanaklara onların sahip olduğunu ticareti onların yaptığını söyleyince, bana hak verdi. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de, gelir dağılımında uçurumlar bulunmaktadır. Bunun yanında dindar görünümünde olup, sadece dini ritüeller ibaret sanan bir grup ile inanmayanların manevi değerlerin olmamasının ortaya koyduğu moral çöküntüsü, bir ruhtan yoksun olarak, mekanik hale getirilen yaşam tarzı gençleri uyuşturucu tuzağına itmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, veliler ve uyuşturucu ile mücadele dernekleri, elele çalışmalıdır. Uyuşturucu kullananların tedavisi yapılırken, uyuşturucu kullanmayan bireylerinin de uyuşturucu ile temasını ortadan kaldırmak gerekecektir. Şu unutulmamalıdır ki, uyuşturucu sektöründe büyük miktarlarda para trafiği vardır ve kar payı da oldukça yüksektir. Özellikle, belirli grup uyuşturucuların çok pahalı olması sebebi ile her gün yeni yeni ve çok ucuz uyuşturucular yapılarak, piyasaya sürülmektedir. Bilim ve teknolojide her gün ileriye doğru büyük adımlar atılırken, sosyal varlık olan insanın moral değerleri üzerinde çalışmalar yapılmamaktadır. Bu bakımdan bugünün insanı, tam bir boşluk içinde yaşamaktadır. Nesiller arası anlayış farkındaki uçurum, giderek zaman içinde her gün daha da açılmaktadır. Bu da üzerinde durulması gereken en önemli konulardan bir tanesidir.

Uyuşturucu meselesini ortadan kaldırmak için yapılan çalışmaları yeterli bulmak mümkün değildir. Bilim ile donanmış olan, morali yüksek gençler yetiştirmek gerekir, Zira, bu ülke gençlerin omuzlarında muasır medeniyet seviyesine ulaşacaktır. Saygılarımla.