Bizim gazeteciliğe adım attığımız altmışlı yılların sonunda da yetmişli yılların tamamında da ne bu kadar çok gazete ne bu kadar fazla kamera ve ne de ekran vardı. Şimdilerde kimilerinin iyice ayağa düşürdüğü sayısı belirsiz sosyal medya denen kontrol dışı çekim merkezleri ise hiç yoktu. Onun etkisiyle mi yoksa o günün devlet ve siyaset anlayışı daha farklı olduğu için mi nedir devlet adamları da siyasetçiler de bu kadar çok konuşmazlardı. Hem gazetecinin kuralları çok iyi belirlenmiş bir haber anlayışı hem de haber kaynağının yani devlet adamının yani siyasetçinin belli bir ağırlığı vardı. Bir de galiba herkes hem kendi hududunu bilir aşılmasına izin vermez hem de ötekilerin hududunu bilir aşmazdı.

İrticalen konuşmak yeterli, hayır sadece yeterli değil, yeterlinin en az on katı bilgi ve hazırlık sahibi olmayan birisi için çok zor ama dahası çok tehlikelidir. En hafifi ile eskilerin 'sürç-i lisan' dedikleri dil sürçmesi ya da kastı aşan sözlerin ağızdan çıkması mukadderdir. Sık konuşmalarda bir paragrafta iki kocaman çamın devrildiği çok sık oluyor. Çalışmak, tekrar tekrar çalışmak ve tam hazırlandıktan sonra toplumun ya da basının karşısına çıkmak siyasetçiyi de devlet adamını da istenmeyen kazalardan koruyacak ilk çaredir.

Çalışmak ilk çaredir ama yetmez, o günün konusu olmayan ve hele de o makamın yetkisinin ve dolayısıyla da sorumluluğunun dışında alanlara hiç girmemek de ikinci tedbirdir. Tarım bakanına dış politikayı ya da gençlik spor bakanına Kandil'i soran gazeteciyle bu soruya 'benim görev alanım ve yetkim dışında' demek yerine hemen cevaplamaya teşne siyasetçi, bir yanlışın iki paydasından başka bir şey değildir.

Ülkenin çok ciddi sorunları var; bu sorunlar ne şu partinin ne de bu partinin sorunudur, bu sorunlar milli bir sorundur ve hangi parti iktidarda olursa olsun, hangi parti yarınlarda iktidara gelirse gelsin hepimizin kaderini belirleyecek önemde sorunlardır.

Ülkenin sınırları üzerine hain hesaplar ve girişimler yapılıyor, doğudan, batıdan ama özellikle de güneyden ve güneydoğudan makas her geçen biraz daha sıkışıyor ve etimize batıyor hatta zaman zaman etimizi kesip kemiğe dayanma tehlikesi beliriyor.

Eğitimimiz kim ne derse desin dünya ülkeleriyle mukayese edildiğinde hiç de iyi durumda değil. Dünyanın yeni bir devrimin kapısını araladığı şu günlerde biz tüm uluslararası ölçümlerde son sıralara demir atmış gözüküyoruz. Daha da vahimi aynı kültür dairesinde yer aldığımız ve kaderlerimizi karşılıklı olarak etkilediğimiz İslam aleminin durumu daha da kötü, daha da yürek yakıcı. Eğer bu günkü tavrımızı aynıyla sürdürürsek korkarım ki önümüzdeki elli yıl içinde İslam alemi çok daha gerilere düşecek ve diğer medeniyetlerle olan mesafeyi bir daha asla kapatamayacaktır.

Uzatmayacağım; yürek yangınıdır bendeki, ateşi harlayıp herkesi yakmak niyetinde değilim ama herkesin günlük kavgaları ve oyunları oynaşları bırakıp şu ve ya bu parti, şu veya bu mezhep ve meşrep demeden bir an önce bir milli şuur etrafında toplanması için de küçük bir kıvılcım çakmadan da edemeyeceğim. Siz bu feryadı, o kıvılcım sayısınız lütfen.