Müslümanın Politikaya Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır?

Politika, devlet yönetimi demektir.

İslam hukukçuları, Müslümanın imandan sonraki en önemli görevinin 'yöneticisini tayin ve tespit' olduğunu ifade etmişlerdir. Bu nedenledir ki hiçbir Müslüman, bu görevinden alıkonulamaz ya da ihmal edemez. Zira İslam hukuku ve Kelam alimleri 'devlet başkanını tayin ve tespit etmenin' farz olduğuna dair ittifak (söz birliği) etmişlerdir.

Konu mezhepler bazında değerlendirildiğinde Ehl-i sünnet olarak adlandırılan dört mezhebin (Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli) yanında Mürcie ve Şia gruplarının da bu konuda söz birliği (ittifak) ettikleri görülmektedir. Bu konuda başvurdukları deliller, Nisa Suresi 59 ve Âl-i İmran Suresi 104 numaralı ayetlerdir.

Fıkıh usulündeki, 'Ancak kendisiyle farz bir hükmün gerçekleştirilebileceği bir şeyin de farz olacağı' kuralı gereği Müslümanın devletsiz olması düşünülemez.

Müslümanların imandan sonra yerine getirmek zorunda oldukları görevleri ile ilgili Hamdi Yazır şunları söyler: 'Hayra davet ve Emr-i Bi'lMa'ruf (iyiliği emretmek) Nehy-i ani'lMünker (kötülükten sakındırmak, men etmek) yapacak bir ümmet (topluluk, cemaat, görevli) ve imamet yani devlet başkanlığı meydana getirmek Müslümanların imandan sonra yerine getirmek zorunda oldukları ilk farz (emirdir)'.

Genelde İslam alimleri politikayı, 'Müslümanların terk edemeyeceği bir uğraş ve görev ile öğrenmek zorunda oldukları bir ilim olarak' kabul etmektedirler.

İmam-ı Gazzali politikayı; öğrenilmesi Farz-ı Kifaye olan ilimler arasında sayar. Yine İmam-ı Gazzali dürüst politikayı sanatların en şereflisi olarak kabul eder.

İbn-i Haldun 'her halükarda toplumun barış ve huzurunu temin edecek, dünyevi ve uhrevi kurtuluşunu gerçekleştirecek bir siyasetin (politikanın) gerekli olduğuna' işaret eder.

Müslümanın politikasının kuralları vahiy tarafından belirlenme zorunluluğu vardır. Buna istenirse İbn Haldun'un ifadesiyle aklî siyaset, istenirse dinî siyaset denilsin, fark etmez. Çünkü Peygamberimiz (sav)'in üç önemli görevinden biri devlet başkanlığıydı. Onun koyduğu kurallar, vahyin kurallarıdır. Müslüman olduğunu iddia eden politikacıların referans kaynaklarının peygamberimiz olmasının zaruriyeti vardır. Ancak bu temel kurallar sabit kalmak suretiyle gerekli düzeltmeler yapılabilir.

Müslümanın politikada takip ettiği kurallar, kendisinin ve öncüsü olduğu toplumun dünyevi ve uhrevi yararlarını gözetme zorunluluğu vardır. Aksi halde Müslüman, politikadan Bedîüzzaman Said Nursî'nin ifadesiyle şeytandan kaçar gibi kaçar ve böyle politikadan Allah'a sığınır. O halde biz iki kavram kullanalım. Biri doğru yerde, doğru zamanda ve doğru politika; diğeri ise, şeytani politikadır.

Bir başka yazımızda şeytanî politikanın niteliklerini değerlendirmek üzere selam ve sevgiler…