İçilen suyun,
yenilen
lokmanın
alınan nefesin
ne büyük
bir şans
olduğunu
bilenler,
takva sahibidir...
Onlar, Allahım olmayana ver
diyerek
şükredenlerdir...
Nankörler ise...
Oskar Wilde nin
dediği gibi,
Her şeyin fiyatını bilen, fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyendir ...
Loren Seibold un
çok güzel bir öyküsüyle
başbaşa bırakıyorum sizleri...

* * *

Bir zamanlar bir tepenin üzerindeki villada bir genç yaşardı. Köpekleri, atları, otomobilleri ve müziği severdi. Yüzmeye gider, futbol oynar, güzel kızlara bayılırdı. Bir gün Tanrı ya Büyüdüğüm zaman neler istediğimi buldum, uzun uzun düşünüp dedi.
Bir büyük evde yaşamak isterim. Ön kapısında heykeller olsun. Arka kapısında iki St. Bernard köpeği... Uçsuz bucaksız bir bahçe içinde... Uzun, çok güzel ve çok müşfik bir kadınla evlenmek isterim. Siyah saçlı, mavi gözlü, gitar çalan ve tatlı tatlı şarkılar söyleyen... Üç güçlü oğlum olsun isterim ki, onlarla futbol oynayabileyim. Büyüdüklerinde birisi büyük bir bilim adamı, öteki senatör, üçüncüsü milli santrfor olsun.
Çocuk devam etti:
Ben bir seyyah olayım. Okyanuslara yelken açayım, dağların zirvelerine tırmanayım, insanları kurtarayım. Bir Ferrari kullanayım, yollarda ...
Masal bu ya, Tanrı da Ne güzel bir hayal bu dedikten sonra
onun mutlu olmasını diledi.
Bir gün genç, futbol oynarken ayağını incitti. Ondan sonra değil dağlara, ağaçlara bile tırmanamaz oldu. Okyanuslara yelken açmak da hayaldi.
Bunun üzerine pazarlama okuyup, tıbbi malzemeler dağıtan bir şirket kurdu. Bir kızla evlendi. Çok güzel ve çok müşfikti. Ama uzun değil, kısaydı. Saçları siyahtı ama gözleri mavi değil, ela idi. Gitar çalamaz, şarkı söyleyemezdi
ama harika yemek pişirirdi. Olağanüstü güzel kuş resimleri yapardı.

Genç, işi nedeniyle kent dışında bir villada değil, kentte bir apartmanın teras katında oturmak zorunda kalmıştı. Evinin deniz manzarası gene harikaydı. İki St. Bernard besleyecek bahçesi yoktu ama evinde harika tüylü bir Ankara kedisi vardı. Üç kızı olmuştu. En küçükleri tekerlekli sandalyede yaşamak zorundaydı. Ama içlerinde en güzeliydi. Üç kız da babalarını çok severdi. Onunla futbol oynayamazlardı ama
birlikte denize, parklara giderlerdi. Uçurtma uçurdukları da olurdu. En küçükleri hariç tabii. O gölgede bir ağacın altında oturur, gitarı ile şarkılar söylerdi. İyi para kazanmıştı. Öyle kırmızı bir Ferrarisi de yoktu.

Bir sabah uykudan üzüntü içinde uyandı ve
ve en iyi arkadaşına koştu. Ben dedi Hiç mutlu değilim...
Neden dedi arkadaşı... Çocukken siyah saçlı, uzun boylu, mavi gözlü, gitar çalıp şarkı söyleyen bir kızla evlenmek isterdim. Oysa karım uzun değil, ela gözlü, gitar da çalamıyor.
Karın çok güzel dedi. arkadaşı... Harika resimler yapıyor, enfes yemekler pişiriyor üstelik. Adam onu dinlememişti bile...

Bir başka gün karısına Hiç mutlu değilim diye içini döktü. Karısı
nedenini sordu. Çünkü büyük bir bahçe içinde bir villada yaşamayı düşlerdim, oysa 47 nci katta bir apartman dairesine tıkıldım. İki St. Bernard ın yaşayacağı bir bahçem olsun isterdim, hani nerede?..
Konforlu bir apartmanda yaşıyoruz dedi karısı... Oturduğumuz yerden okyanus görünüyor. Gülüyor, eğleniyor, birbirimizi seviyoruz. Kedimizi okşuyor, güzel kuşların resimlerini yapıyoruz... Üç de harika çocuğumuz var.. Adam oralı bile değildi...

Ruh hali bozulmuştu. Doktora gitti. Ben mutlu değilim dedi. Doktor Niye? diye sordu.
Çünkü ben bir gezgin olmak, okyanuslara açılmak, dağlara tırmanmak, insanları kurtarmak isterdim. Oysa masa başı işim ve sakat bir dizim var şimdi...
Doktor, Ama sattığın tıbbi malzemeler, yığınla hayat kurtarıyor dedi. Adam doktoru dinlemedi. Doktor da ona 100 dolar vizite yazıp yolladı.

Başka bir gün
muhasebecisine Ben çok mutsuzum diye yakındı. Neden? dedi muhasebeci...
Bir kırmızı Ferrarim olsun isterdim hep... Ve dünya umurumda olmasın. Oysa işe metro ile gidip geliyorum. Bir yığın da sorunum var.
İyi giyiniyor, en iyi restoranlara gidiyorsun. Bütün Avrupa yı, Amerika yı gezdin dedi muhasebeci. Ama onu dinlemedi. Muhasebeci de adama 100 dolar danışma ücretini fatura edip yolladı.
Adam, günler sonra bir rahibe, Çok mutsuzum dedi. Rahip, nedenini sordu. Üç oğlum olsun isterdim. Biri bilim adamı, biri politikacı, biri sporcu. Oysa üç kızım oldu. Birisi yürüyemiyor bile...
Ama çok güzel ve çok zeki üç kızın var dedi rahip... Seni çok seviyorlar. Başarılı da oldular. Biri hemşire, biri sanatçı, biri de müzik hocası...
Adam, rahibin söyledikleriyle
tatmin olmadı.

Ruh hali öyle bozulmuştu ki
hastaneye yattı. Beyaz hastane odasında, etrafı hemşirelerle doluydu. Vücuduna bağlı teller hastaneye kendi sattığı kalp cihazına gidiyor, kollarına bağlı serumlarla besleniyordu. Ailesi, dostları ve rahibi yatağının başına toplandılar. Onlar da üzüntü içindeydi. Mutlu olanlar sadece ruh doktoru ve muhasebecisiydi.

Bir gece adam hastane odasında yalnız kaldığında Tanrım dedi. Hatırlar mısın, çocukken sana yalvarmış ve istediklerimi sıralamıştım.
Hatırladım dedi Tanrı... Güzel bir hayaldi.
Peki, niye onların hiçbirini vermedin bana dedi..
Verebilirdim dedi Tanrı... Ama sana istemediğin şeyleri vererek bir sürpriz yapmak istedim.
Bak neler verdim sana... Bir güzel, sevecen eş, iyi bir iş, yaşanacak güzel bir ev. Üç tatlı kız evlat.. Biraraya getirdiğim en güzel yaşam paketlerinden biriydi bu. Evet dedi adam... Ama bana benim gerçekten istediklerimi vereceksin sandım.
Ben de senin, benim gerçekten istediğimi vereceğini sandım dedi Tanrı...
Adam hayretle sordu: Sen ne istedin ki? Tanrı nın da bazı şeyler isteyeceğini hiç düşünmemişti hayatında.
Tanrı, Sana verdiklerimle mutlu olmanı istemiştim dedi.
Adam, karanlık odasında sabaha kadar düşünmüştü. Sonunda yeni bir hayal kurmaya karar vermişti. Yıllar önce kurduğu hayalin yerine Keşke bunu hayal etseydim dediği bir hayal...
Bu defaki hayalinde, zaten sahip olduğu şeyler vardı.
Adam kısa zamanda iyileşmişti. 47 nci kattaki dairesinde çok mutlu yaşadı. Kızların şen şakrak sesleri, eşinin derin ela gözleri ve harika kuş resimleri arasında mutlu olduğunu hissetmişti.
Geceleri de okyanusa yansıyan kentin ışıklarının dalgalar üzerinde oynaşmasına bakıp
gülümsedi. Mesele, elde ettikleriyle mutlu olabilmeyi
bilmekti.

* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...