31 Mart yakın tarihimizin en karanlık ihtilallerinden birisidir.

'İti öldürürler, sahibine sürüttürürler' derler ya!

Bu olay da buna benzer olaylardandır.

İkinci Abdülhamit'e yönelik yapılmış bu ihtilalin kirli sonuçları da başta İkinci Abdülhamit olmak üzere Müslümanlara temizlettirilmiştir.

Hem de bunu yapanlar, 'şeriat isterüz, şeriat elden gidiyor' naraları arasında İrtica namlı 31 Mart oyunlarını oynamışlardır.

OTUZ BİR MART tanıklarından ve sanıklarından birisi de Bediuzzaman Said Nursi'dir.

O bir ifadesinde şöyle diyor:

'Hakkın hatırını kırmayacağım! Hakikati söyleyeceğim.! Zira hakkın hatırı alidir(yücedir), hiçbir hatıra feda edilmez! Kimin hatırı kırılırsa kırılsın, yalnız hak sağ olsun!..'

Kelle koltukta idamla yargılandığı mahkemede bunları konuşuyor.

Günümüzde yapılan yanlışlara ve haksızlıklara karşı Hakk'ın hatırı için kaç kişi karşı çıkabilmektedir?

Ve devamında diyor ki:

'Cem'i kuvvetimle derim ki: Terakkimiz, ancak milletimiz olan İslamiyetin terakkisiyle ve hakaik-i şeriatın tecellisiyledir. Yoksa 'yürüyüşünü terk ile, başkasının yürüyüşünü öğrenmediye' yemasadak olacağız.'

'Evet hem şan ve şeref, hem sevab-ı ahiret, hem hamiyet-i milli, hem hamiyet-i İslami, hem hubb-u vatan, hem hubb-u din ile mütehassis olmalıyız. Zira müsenna daha muhkemdir.'

Hiçbir başarısızlık ve ihanet Müslümanları umutsuzluğa sevk etmemesi gerekir.

Böyle olağanüstü ve zor dönemlerde herkes konuşamaz. Hak aşığı yiğit insanlar konuşabilir.

Üstadın ifadesiyle, 'Demek, hakikat tahavvül etmez(değişmez); hakikat haktır. Hak daima galiptir, asla mağlup olmaz.'

Yapılan yanlışları Hak ve İslam adına düzeltmek, öncelikle hakkın ve adaletin temsilcileri alimlerimizin ve yargıçlarımızın görevidir. Bu kutsal görev, bütün bir insanlığın ortak onurudur. Selam ve sevgi ile…