Çocuklar her an her yerde herşeyi isteyebilir. Bazen bir oyuncağı, bazen bir çikolatayı, bazen havada gördüğü bir uçağı, bazen dışarıdaki kediyi, ambalajının renginden dolayı beğendiği bulaşık deterjanını… Herşeyi ama herşeyi isteme ihtimalleri vardır. Hal bu olunca çocukların isteklerine, arzularına, taleplerine yanıt vermek zorlaşıyor. Reklamlar ise çocuğun bu durumunu sonuna kadar destekliyor. Bunların yanı sıra çocuk fiziksel olarak kendini kısıtlı hissetmez. Zaman zaman uçmak ister, bazen araba kullanmak, yüzme bilmeden havuza atlamak ister… Ebeveynler ise bu inanılmaz özgüvenlerine karşı düşersin, çarparsın, yaralanırsın şeklinde çocuğuna önlemler almaya çalışıyor. Çok haklı olarak her ebeveyn çocuğunun güvenliğini sağlama iç güdüsü ile hareket edince ebeveyn ve çocuk arasında inanılmaz bir gerginlik ortaya çıkıyor. Çünkü, çocuk araştırma ve merak isteğinin verdiği coşku ile hareket ederken bir anda ebeveynin engellemesi ile karşılaşıyor. Bu işin sonunda ağlayan çocuklar, bağıran ebeveynler ortaya çıkıyor. İstisnasız her evin kaderidir bu. Peki, dışarıdan bakıldığında bu kadar çok isteği olan çocuğun asıl isteği nedir?

Öncelikle dokunulmak sadece çocukların değil yetişkinlerin dahi her zaman ihtiyaç duyduğu tensel temas çocuğun en büyük ihtiyaçlarından biridir. Örneğin, kendimize hoş gelen bir şey gördüğümüzde öncelikle dokunmak isteriz. Bu bazen bir bebek bazen bir hayvan bazen çok beğendiğiniz bir tablo, bluz olabilir. Çünkü dokunmak içten gelen bir duygu daha doğrusu bir ihtiyaçtır. Bir çok araştırmaya göre yaşamı daha kolaylaştırmak için günde en az dört kucaklaşmaya ihtiyacımız var. Çocukların duygusal gelişimin sağlıklı olması için en az 8, gelişiminin her yönüyle sağlıklı olması için günde en az 12 kez kucaklaşmak gerekliymiş. Kucağa alışmasın aman diye düşünenler için kucağa almak değil kucaklaşmak çok önemli… çocuğun sürekli oyuncaklarını dağıttığına, ortalığı savaş alanına çevirdiğine bakmayın Çocuklar aslında düzene ihtiyaç duyarlar. Beslenme, uyku, oyun, eğitim, aileyle birlikte vakit geçirme gibi temel ihtiyaçları belirli bir rutin şeklinde yapmak isterler. Biz duygularını anlatmayı seven ancak duygularını anlatırken büyük bir zorluk çeken bir toplumuz. Bunun yanında büyük bir tezat daha var kendi duygularımızı anlatmaya çalışırken keyfimiz yerindeyken, karşımızdaki kişilerin duygularını anlamaya gelince konuyu kısa keseriz. Herkes yaşıyor bunları, geçer bir şey olmaz, boşver, takma bunları kafana… gibi bir çok gereksiz tesellide bulunabiliriz. Bu tamamen bir alışkanlıktır ve tam bu sebeple çocuğun duygularını farkettiğimizi ve anladığımızı ona göstermek çocuk yetiştirmenin en önemli konularından birisidir. Bu konunun bir uzantısı olan kendini değerli hissetmek her insanın ihtiyaç duyduğu bir histir. Çocuğun duygularını anladığımızı yansıtmak, dinlemek ve uyarmak, çocuğa cevap vermek, yanlış bir hareketinde onuruna dikkat edecek şekilde uyarmak çocuğun kendini gerçekten değerli hissetmesini sağlayacaktır.

Çocuklar sadece bir evin değil hepimizin en kıymetli geleceğidir. Bu sebeple sadece anne baba olarak değil, toplumsal olarak çocuk yetiştirmeye dikkat etmeliyiz.