Bu iki kavram bizim cihadımızın, savaşımızın, vatan savunmamızın ve askerlik ruhumuzun en önemli kaynaklarındandır.

Gaziliğin Kur'an-ı Kerim'de (Tevbe, 52) şehitlikle birlikte anılması, Hz. Peygamberin(sav) şehitlik ve gaziliğin erdemleriyle ilgili sözleri, Gazilik unvanının değerini artırmış, 'ya şehit ya gazi', yada, 'ölürsem şehit, kalırsam gazi' ilkesinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

Yakın tarihimizin en büyük ve önemli savaşlarından biri olan kurtuluş savaşımız sırasında da gazilik unvanı yiğitlik, cesaret ve fedakarlığın ifadesi olmuştur.

Eşsiz Çanakkale vatan savunmasını ebedileştiren ruhların beslendikleri yer de şehitlik ve gazilik unvanlarıdır.

Bu unvanları kutsallaştıran da yüce Allah(cc) ve O'nun Peygamberi(sav) dir.

Sevgililer sevgilisi Efendimiz(sav) vatanı bekleyen askerlere şöyle müjdeler vermiştir:

'Allah rızası için vatan uğrunda elde silah bir gece nöbetçi durmak, nafile olarak(farz olmayan) bin gün oruç tutmaktan, bin gece sabaha kadar ibadet etmekten daha hayırlıdır'(C. Sağır).

Allah dostu Necmeddin-i Kübra Hazretleri yedi defa hacca gider.

Askeri karargahın önünden geçerken nöbet tutmakta olan askere yaklaşır ve şöyle der:

'Ey kahraman asker! Ben yedi defa hacca gittim. Senden bir ricada bulunacağım. Allah şahit olsun ki, yedi haccın sevabını sana vereceğim. Sen de elinde silah bir saatlik nöbet beklemek sevabını bana ver.' Der.

Nöbet tutan asker ise Necmeddin-i Kübraya konu ile ilgili bir Hadis-i Şerif ile cevap verir:

Uhud Savaşı'nda göğsünden yaralanan Sahabeyi Efendimiz(sav) kucağına aldı ve kucağında şehit oldu.

Tüm sahabe buna imrendi. Efendimiz bunu duyunca, ' kıyamete kadar gelip geçecek ümmetinin şehitleri beni başlarına görmedikçe Allah'a can vermezler' buyurdu.

Bunu Akif ne güzel dile getirmiştir:

'Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.'

İşte şehitliğin ve gaziliğin ruh kaynağı bu inançtır. Ölen şehit ve gazilerimize rahmet, yaşayan gazilerimize de acil şifalar ve uzun ömürler diliyoruz. Fatihalarımız bunlar içindir…