Oruçlunun uykusunun ibadet, susmasının tesbih ve günahlarının affolunduğu Ramazan Ayı''ndayız.

Ramazana inat mı bilmiyorum, politika arenasında düşünemeyeceğim bazı şeylere tanık olmaktayım.

Mevlana'ya dönüyor ve soruyorum.

Bakıyorum o da dua ve niyazda. Arada başını kaldırıp bana bakınca da 'dikkatli ol' diyor ve ekliyor:

'Usta, şaşı çırağına, 'içeriye gir, raftaki şişeyi çıkar' dedi. 'Şaşı çırak: 'O iki şişeden hangisini getireyim? İyice anlat' dedi.

Usta, ' O iki şişe değildir. Şaşılığı bırak, fazla görücü olma' dedi.

Şaşı çırak, ' Usta, beni tekdir etme(azarlama)' deyince, ustası : ' O iki şişeden birini kır' emrini verdi.

Çırak, şişelerden birini kırınca ikisi de gözünün önünden kayboldu.

İnsan mey ve gazap dolayısıyla şaşı olur, biri iki görür.

Şişe birdi. Lakin çırağın gözüne iki görünüyordu. Birini kırınca öbürü de yok oldu.'

Mevlana bu örneği verdikten sonra tekrar dua ve niyaza durdu.

Şöyle dua etmişlerdir:

'İlahi!

Şu taş kesilmiş kalbi sen mum gibi yumuşat ve iniltisini hoş ve şayan-ı merhamet bir hale getir ki feryadına yetişenler bulunsun.'

Müslümanların iniltisinin ulaşabildiği her yerde kine, nefrete, düşmanlığa ve gama temel oluşturmaması gerekir.

Dinimizin adı barış ama yediğimiz, içtiğimiz ve kustuğumuz ise adeta kin, nefret ve düşmanlık olmaktadır.

Ve de makyavelizmi de yaşayan bir model olduk galiba…Şaşı mı olduk yoksa?

Mevlana'nın başka öğütleri de olmuştur.

Onları da inşallah başka bir zamanda diyerek selam ve hürmetle vedalaştık…[email protected]