Bu tartışmanın inanç ve duygu ağırlıklı yürütülen ilk bölümüne yani 'idam gelmeli mi, gelmemeli mi' bölümüne girmeyeceğim. Ben gerek iç hukukumuz ve gerekse taraf olduğumuz uluslararası sistemler ve anlaşmalar çerçevesinde iki noktaya dikkat çekmeye çalışacağım.
İdam cezasının getirilmesi iç hukukumuz açısından oldukça zor ve tartışmalı da olsa imkansız değildir. Anayasamızda yapılacak birkaç madde değişikliği bunu getirmek mümkündür ama bu cezayı şu anda yüreklerimizi yakan alçakça cinayetlerin faillerine uygulamak asla mümkün değildir. Zira ceza kanunumuza göre sanık aleyhine yasal düzenlemelerin geriye yürümeyeceği hem evrensel hukukun hem bizim iç hukukumuzun ve anayasamızın amir hükmüdür. TC Anayasası Madde 38 şöyledir:-'Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.'
Kaldı ki, TC Anayasası taraf olduğumuz 'milletlerarası anlaşmaları kanun hükmünde' kabul etmekte ve bir taraftan bunlar hakkında 'anayasaya aykırılık' iddiasında bulunulamayacağını, diğer taraftan da 'iç mevzuatla uluslararası anlaşmaların çatışması halinde 'usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmalara' üstünlük tanımaktadır. TC Anayasası Madde 90: 'Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz… (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.
Anayasanın 15'inci maddesi bu konuda çok daha ileri hükümler taşımaktadır: 'Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.'

Buraya kadar yaptığım alıntılarda durum çok nettir. Siz idamı geri getirseniz de o anayasa ve ondan sonra da ceza yasasında yapılacak değişiklikten önce kızdığımız, nefret ettiğimiz ve hem çevremizden hem de siyasetçilerimizden çok sık duyduğumuz 'idam' taleplerinin geçmişin faillerine hiçbir etkisi olmayacaktır.
Toplumun belli bir kesimi hatta çoğunluğu buna rağmen de olsa 'idam geri gelsin' diyebilir. Bu herkesin en doğal hakkıdır; buna itiraz etmek de mümkün değildir. Ancak hukukçuların ve de 'idam' diye demeçler veren siyasetçilerin bir de kendi imzaladıkları uluslararası anlaşmaları da hatırlamaları gerekmektedir. Çünkü şimdi geri gelsin diye çırpındıkları idam cezası o anlaşmalarla kaldırılmıştır ve Türkiye o anlaşmaları yok saymadığı ve Batı'dan kopma kararını vermediği sürece idam cezasının geri gelmesi fiilen imkansızdır. Niye imkansız olduğunu da yarın yazmaya çalışacağım.