Hayatımız boyunca sürekli olarak bir şeyler için istek ve diklerimiz vardır. Bazı durumlarda bu dilek ve isteklerimiz önem sırasına ve ulaşılabilirlik gerçekliğine göre şekil değiştirebilmektedir. Bir gerçek vardır ki umut etmeden arzulamak çok zordur. Her ikisinin de ortak noktası şu an hayatımızda mevcut olmayan ancak gelecek için daha parlak bir gelişmeyi hayalimizde canlandırmamızdır. İlk bakışta umut etmek ve arzu etmek aynı anlamda gibi görünebilir ancak bir birinden farklı duygular barındırırlar. Evet, umut bir arzu türüdür ancak diğer tüm arzulardan farklıdır. En büyük fark çabadır. Sonsuz bir çaba, yaşamak kadar sonsuz bir çaba gerektirir. Arzu etmek çok daha sözel bir istek gibidir. Umut edilen şeye ulaşıldığında sadece ulaşılan şeyin mutluluğu değil verilen çabanın gururu da yaşanır. Bu sebeple umudun asla sonu yoktur. Umut insanlarda varoluş duygusunu gerçekleştirir. Hayata karşı yabancılaşmadan insanı korur çünkü insan umut ettikçe çabalar, harekete geçer, yeni yollar, yeni yerler, çareler geliştirir. Hayal eder ve ulaşmaya çalışır.

Arzu ise sınır tanımaz. İnsan zihninde çoğu zaman ulaşılamayacak şeylerin dahi hayalini barındırır. İnsan hayal gücünün ucu, sınırı yoktur. Bu sebeple umut etmek arzu duymak yerine daha gerçekçidir. Hayatımız boyunca karşılaştığımız birçok şeyi arzu etmişizdir ama umut bağlamamışızdır.

Ne yazık ki umudun doğası yanlış anlaşılmıştır. Umut aslında süreklilik arz eden bir kavramdır. Hayat var olduğu sürece umut hep vardır. Bir hedefe ulaşmak umudunda tamamlandığı anlamına gelmez. Umudun nesnel bir ölçümü yoktur. Umut her hangi bir şey değildir. Umut bir canlılık belirtisi, bir yaşam gereği ve bir akıcılıktır. Bu sebeplerden dolayı sürekli bir çaba ve emek gerektirir. Yaşamak kolay bir iş değildir…