İmparatorluk kuran milletlerin, başka millerden kelimeler alması ve vermesinin doğal olduğunu, saf bir dil bulunmadığını ileri süren yazarların var olduğu bir hakikattir. Bugün itibariyle Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğünde öz, terim, deyim, ek ve anlamdan oluşan 122.423 sözvarlığı bulunmaktadır. Bu sözvarlıkları seti içerisinde yaklaşık 20.000 alıntı kelime kendisine yer bulmuştur. Bu çerçevede 16 dil, Türkçe dil sistemine dahil olmuş vaziyettedir. Bu noktada en fazla katkı sunan dil, Arapça ve Fransızca iken en az tesir eden ise Moğolca olmuştur. Bununla birlikte en azından dil gümrüğünde, yabancı kelimeler henüz dilimize girmeden alınacak önlemle bunların öztürkçe karşılıklarını bularak bu çerçevede dilimizi zenginleştirmek daha tercih edilmesi gereken yaklaşım olacaktır.

Zengin, fonetik, kulakta hoş bir tını bırakan on binlerce sözcükten oluşan bir dil ambarına sahibiz. Peki, bugün bu bereketli ve mükemmel dilden ne miktarda istifade etmekteyiz? Özellikle yazı dilinde söz konusu harikuladelikten eser üretebilmekte miyiz? Örneğin bir mektupta, bir dilekçede, bir makalede, idari bir yazıda, bir mahkeme kararında bu dil zarifliği ya da ahengi bulunmakta mıdır? Yoksa günlük dilde sarf ettiğimiz ancak esasında sarfınazar etmemiz gereken birkaç yüz kelimeden oluşan kuru, tesirsiz, kulağı tırmalayan yavan kimi sözcüklere müracaatla günü mü kurtarmaktayız? Şahsi tecrübem nazara verilecek olursa, pelteleşen bir yazı çizgisi üzerinde olduğumuzu belirtmek gerekecektir. Bir şekilde tahlil ve tetkik edilen metinlerde acizane tespit ettiğimiz şey, dilimizin, büyük malvarlığına rağmen mecalsiz bırakılarak bir yok olmaya mahkûm bırakıldığıdır. Keşke hicrana gark edici bu minval pek çoklarınca matahmış gibi ululaştırılmasa…

Bir de buna ilave olarak hayatımızın merkezine gelip, adeta bağdaş kurmak suretiyle sürekli ikamet sahibi haline gelen internet ve internet dili, yaşattığı tahribat düşünüldüğünde kederlenmeye yeter vasatı bizlere göstermektedir. Yaklaşık 1 ay kadar önce adliyede görev yapan bir hanımefendinin huzurundayken, kendisi sisteme 'Selim' ismini gireceğine 'slm' yazdı ve akabinde düzelttiği hatasını tebessüm ederek anlattı. Ne yazık ki bu ve benzeri durumları hem yaşıyor hem de bu gibi durumlarla her gün karşılaşıyoruz. Yazı ve konuşma dilindeki bu genel kısırlaşma ve ilaveten internet yazı dilinin yaşattığı tahribat izan ve irfan sahibi her münevver kişiyi dertlendirecek türdendir. Umarız bu kısır helezonik döngüden kendimizi ve neslimizi azat etmemiz olanaklı olur…