Değerli okurlar;

Haftalardır bu köşeden, hemen her sektörde üretim devamlı arttığı ve ekonomik büyüme sürdüğü halde istihdamın düşmekte olduğunu; sanayi devriminin ürünü olan 'yapay güç' teknolojilerinden farklı olarak yeni bilişim devriminin ürünü olan 'yapay zeka' teknolojilerinin sadece bilek gücüyle ortaya konan insan emeğiyle değil, yaratıcılığı ve inovasyonu temel alan insana özgü niteliklerle de rekabet etmeye hazırlandığını anlatmaya çalışıyorum. Yapay zeka algoritmaları ve yapay sinir ağlı uzman sistemlerin uzun vadede insandan daha hızlı ve daha hatasız yapamayacağı tek bir tane bile meslek bulunmadığını özellikle vurguluyorum. Durum böyleyken dünyanın yavaş yavaş kalıcı teknolojik işsizlik meselesiyle yüzleşme zamanı geldiğini, bunun ekonomistler ve fütüristler arasında başat gündem maddelerinden biri olduğunu aktarıyorum. Geçen hafta muhtemel çözümlere girmiş ve otomasyonu durdurmak yahut sürekli yeni insan işleri yaratmak gibi çözüm önerilerinin fazla bir gerçekçiliği bulunmadığına dair kanaatimi paylaşmıştım. İşsiz bir dünyaya hazırlanmak, yani işler kaybolurken gelirlerin de kaybolmasını önleyecek tedbirleri almak için harekete geçmenin şart olduğuna işaret ettikten sonra, 'evrensel temel gelir' konusunu bu haftaya bırakmıştım. Şimdi sıra temel geliri konuşmaya geldi.

'Temel/taban gelir' veya daha iyi bilinen tabirle 'vatandaşlık maaşı', aslında yeni bir kavram değil. 1800'lü yıllardan itibaren bu uygulamayı deneyen ulus-devletler oldu. Günümüzde de özellikle genç nüfusu az olan, refah seviyesi yüksek, kişi başına düşen milli gelir açısından iyi noktada bulunan bazı ülkelerde yürürlükte olan bir uygulama. Finlandiya, İsviçre, Hollanda ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde halihazırda tüm vatandaşlara belli bir taban gelir sağlamak adına vatandaşlık maaşı dağıtılmakta. Birkaç gün önce gazetelerde İtalya'nın da aynı uygulamaya geçme kararı aldığının haberi yer buldu. İtalya'da 6000 Euro'dan az birikimi olan herkese 780 Euro vatandaşlık maaşı bağlanacağı, bu uygulamanın İtalyan bütçesine yıllık maliyetinin 7 milyar Euro civarında olacağı duyuruldu. Önümüzdeki birkaç yıl içinde vatandaşlık maaşına ilişkin yasa çıkarmaya hazırlanan gerek Amerika, gerek Avrupa, gerekse Asya'dan başka ülkeler de var.

Geçmişte ve günümüzde görülen vatandaşlık maaşı uygulamalarının ortak noktası, genellikle şarta bağlı olarak (yoksulluğunu kanıtlama ya da iş bulamadığını delillendirme gibi) ve belirlenen kriterleri sağlayan vatandaşlara (sadece alt sınıf ya da sadece birikimi olmayan nüfus gibi) ödenmesidir. Ayrıca bu maaşlar kişiye tabir caizse o ülkede hayatta kalmayı sağlayacak kadar bir gelir yaratmayı amaçlar ve dolayısıyla ülkedeki asgari ücretten bile bir hayli düşük seviyelerdedir. (Asgari ücretin 2200 dolara yakın olduğu Yeni Zelanda'da vatandaşlık maaşı olarak verilen miktarın 800-1000 dolar civarında oluşu gibi.) Herkese aynı maaşı vermek de kesin bir kural olmayıp, bu tarz maaşların kademeli şekilde verildiği ve vatandaşların ekonomik durumlarına göre farklı miktarların dağıtıldığı ülkeler gösterilebilir. Son olarak, uygulanan pek çok ülkede vatandaşlık maaşı, kazanılmış bir hak olarak da değerlendirilmez ve kalıcı değildir. Diğer deyişle, iyi bir iş bulduğunuz, sizin için bulunan işi reddettiğiniz, bir mirasa konduğunuz ya da birikim edindiğiniz anda söz konusu maaş kesilebilecektir.

Bizim konumuz olan evrensel temel gelir ise bilinen vatandaşlık maaşı uygulamalarından tamamen farklı bir konsepttir. İşlerin büyük çoğunluğunun, yerlerine yenileri gelmeksizin insanlardan makinelere devrolacağı geleceğin dünyasında uygulama alanı bulacağı öngörülen evrensel temel gelir, tüm dünyada yerleşecek ve büyük ihtimalle uluslararası bir konsensüs uyarınca temel bir insan hakkı olarak da tanınacak yeni bir uygulama olacaktır. Çalışan veya çalışmayan, yoksul veya zengin, genç veya yaşlı, hasta veya sağlıklı, kadın veya erkek tüm reşit vatandaşlara, herhangi bir şartı ve herhangi bir geri ödemesi olmaksızın ödenecek olması, temel geliri bilindik vatandaşlık maaşı uygulamalarından ayırmaktadır. Üstelik temel gelir, doğası gereği, sadece birkaç yıllığına, sadece gelişmekte olan ülkelerde veya sadece hak ettiği denetçilerce tespit edilen kişilere değil, herkese, karşılıksız olarak ve devamlı ödenecek bir paradır. Bu apaçık Thomas More'un 'Ütopya'sının ya da Paul Lafargue'ın 'Tembellik Hakkı'nın gerçek hayata yansımasıdır ve tüm dünyada büyük bir ciddiyetle tartışılmaktadır.

Bugünkü dünyadan bakınca bir miktar uçuk bir fikir gibi görünen temel gelir fikrinin, önümüzdeki 30, 50 ve 100 yılda önce normalleşeceği, sonra sıradanlaşacağı ve en sonunda da toplumun temel bir normu haline dönüşeceği bekleniyor. Temel gelirin ülkeden ülkeye ne gibi farklar taşıyacağı ve bunu hangi ülkelerin nasıl finanse edeceği konularını, yer darlığı sebebiyle haftaya bırakmamız gerekiyor.