'… Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın yeğeni Faik Bey'den olma, Mecelle'nin müellifi anlı şanlı Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı Fatma Aliye Hanım'dan doğma İsmet Hanım rahibe olmuştur.

'Ölmeden önce ölmek bu olsa gerek' der Fatma Aliye Hanım.

Bütün yazı hayatına son verir ve ömrünün bundan sonraki kısmını kızını aramakla geçirir. Yıllarca ne kendisi kızından bir haber alabilir, ne de kimse kendisinden bir haber alabilir. Hatta gazetelerde hakkında çıkan ölüm ilanını düzelttirmek isteyen yakınlarına engel olur, 'bırakın öldü bilsinler' der.

Babasından kalan serveti kızını bulmak için harcar fakat nafile…

Nihayet muzdarip ruhu yorgun ve küskün bedenini terk eder ve kızını bulamadan bu dünyadan göçüp gider…'(, Gülnaz Gezer, ' Osmanlı'da Kadının Uyanışı: FATMA ALİYE HANIM)

Böyle bir olay herkesin başına gelebilir.

Bunun bir örneğini Hz. Nuh(as)'ın oğlunda görmekteyiz. Ayrıca günümüzde de nice hacı- hoca ve müftü çocuklarına ya da torunlarına tanık olduk.

Hiç kimse çocuklarının istikametlerini nihai noktada kendi hüneri olarak görmesin.

Ancak anne- babalar olarak çocuklarımızın eğitimlerine, öğretmenlerine ve eğitim ortamlarına son derece dikkat etmeliyiz. Sorumlu olduğumuz en önemli nokta burasıdır.

Bu yazıyı yazmamın bir amacı da okulunu bitiren çocuklarımızın başlarına iftiharla koyup anne- babalarıyla fotoğraf çektikleri kardinal şapkalarıdır. Yani sömürgeci zihniyet…

Şimdiye kadar herhangi bir Avrupalı çocuğun, mezuniyetini bir İslam Aliminin kıyafetiyle kutladığını gördük mü? Çünkü bu bir aşağılık kompleksi, göremeyiz.

Şimdi de elinizdeki o 50 lira ile çocuğunuza alınması gereken kitapları alın, tamam mı?

Bir İslam Aliminin şu cümleleri ile yazımızı bitirelim:

'O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyevi­yede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda gör­mesi için her fedakarlığı nazara(göze) alır, onu öyle ter­biye eder. 'Oğlum paşa olsun' diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa'ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi(ebedi hayatı) tehlikeye girdi­ğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o masum çocuğunu, ahirette şefaatçi olmak lazım gelirken davacı ediyor. O çocuk, 'Niçin benim imanımı tak­viye etmeden bu helaketime sebebiyet verdin?' diye şekva( şikayet) edecek. Dünyada da, terbiye-i İslamiye­yi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı layıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.'((Lemalar-200).

Selam ve sevgi ile…[email protected]