Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) göre, 2050 yılında dünya nüfusunun üç kat artacağı, aynı zamanda şehirleşmenin de artacağı (kentli nüfus oranın yüzde 80 olacağı) öngörülüyor. Dikey çiftlik sistemleri veya dikey seralar: aynı taban alanında, çok katlı tasarımı ile diğer yetiştirme ortamlarına ve sera sistemlerine göre yaklaşık 8 kat daha fazla yetiştirme alanı sağlıyor. Böylece hem birim alanda verim artıyor hem de artan nüfusun besin ihtiyacı daha sağlıklı ürünlerle karşılanıyor. Güvenli, besleyici, lezzetli ve makul fiyatlı ürün yetiştirmeye imkan sağlayan bu modern yöntem, artan nüfusun sağlıklı olarak beslenmesi adına da oldukça stratejik bir öneme sahip. Üreticiler daha yüksek verimli ve daha az atık sayesinde çevreci bir yöntemle ürün elde ederken serada yetiştirilebilir tüm tarım ürünlerini de organik olarak yetiştirme imkanına sahip oluyor. Ayrıca dikey tarımın yaygınlaşması ile gıda fiyatlarının arz düşüşüne bağlı olarak aşırı yükselmesinin önüne geçilebilir ve mevsimsel olarak değişen gıda fiyatlarının azaltılması sağlanabilir.

Kırdan kente veya kentten kente mahsul taşıma maliyetlerini azaltıcı, kuraklık ve sel gibi olumsuz hava şartlarının etkisini asgariye indirebilecek bir sistem olmasının yanında dikey tarım aynı zamanda yakıt, ulaşım ve çevresel maliyetleri düşürme potansiyeline de sahip. 15-20 yıl içerisinde büyük şehirlerimizin etrafında kurulacak bu seralar önemli bir yatırım alanı oluşturabilir. Sistemin kurulum maliyetlerinin şimdilik yüksek olması nedeniyle ilk yatırım maliyetlerinin düşürülmesi adına desteklenmesi durumunda dikey tarımın yaygınlaşması sağlanabilir. Bazı ülkelerde dikey çiftlikler (örneğin Güney Kore'de) gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla devlet tarafından destekleniyor. Dünya genelindeki dikey çiftlik projeleri genellikle 7 kat olarak planlanıyor. Ayrıca bitkiler bir mekanik ray ile binanın içerisinde sürekli hareket ederek güneş ışığından eşit olarak yararlandırılıyor. Dikey seralar aynı zamanda topraksız tarıma uygun, cocopeat'te (Hindistan cevizi kabuğunun dış hasırı lifinden elde edilen yan ürün) ve su kültüründe (Hydroponic-bitki köklerinin suyun içerisinde olduğu ve ihtiyaçlarını sudan aldığı sistem) bitki yetiştirmeye uygun sistemlerdir. Serada kullanılan tüm sistemler bilgisayarlar ile kontrol edilebiliyor. Ortamın nemi ve sıcaklığı, kullanılan gübre solüsyonu ve diğer değişkenler de bu sistemde otomatik olarak ayarlanabiliyor.

Avantajları:

  • Her mevsimde her bitkiyi yetiştirme olanağı sağlıyor. Aynı taban alanı için, çok katlı tasarımı ile diğer yetiştirme ortamlarına ve sera sistemlerine göre yaklaşık 8 kat daha fazla yetiştirme alanı sağlıyor.
  • Yetiştirilmesi düşünülen bitkilerin istekleri bilgisayar veri tabanına işlenerek bilgisayar tarafından sürekli kontrol edilebiliyor.
  • İşletme giderleri ve enerji kullanımı düşük olan (İşletme giderlerinde yüzde 30 karlılık sağladığı tespit edilmiştir) bu sistemde optimum ışık kalitesi sağlanabiliyor. LED ışıkla bitkilerin büyüme dönemlerindeki ışık, ışık süresi ve yoğunluğu bilgisayar yönetim sistemleri ile programlanabiliyor.
  • Traktörler, sulama pompaları ve diğer bahçe ekipmanları kullanılmadığı için daha az çevre kirliliği sağlıyor.
  • İşçilik maliyetleri düşük olup el işçiliği sadece dikim, hasat ve ambalajlama için gerekli oluyor.
  • Su kullanımı daha az olan bu sistemde geleneksel üretimde kullanılan su miktarının sadece yüzde 10'u kadar su kullanılıyor. Su, sisteme girmeden önce; toz, florür ve ağır metal kirleticiler açısından sterilize ediliyor.
  • İlaç kullanımı daha az olan bu sistemde hastalık riski de çok düşük. Optimum hava kalitesi, besin ve mineral kalitesi sağlanabiliyor.

Dezavantajları

  • Kuruluş maliyeti yüksek bir üretim sistemi.
  • Dikey çiftlikler tamamen bilgisayar kontrollü bir ortam oluşturularak yönetilir. Bu durum elektrik, ısıtma-soğutma, yakıt vb. bazı giderleri yükseltebiliyor. Enerjideki kayıp seradaki tüm ürünlerin kaybına sebep olabilir.
  • Halihazırda sadece sınırlı çeşitte kısa sürede hasada gelen sebzeler ve çilek vb. gibi meyveler yetiştiriliyor.
  • Sistemin yeni gelişmesi nedeniyle her bitki türü için yeterli yetiştirme bilgisi oluşturulmamıştır.
  • Düşük iş gücü gerektirmesi nedeniyle tarımdaki iş gücünün başka sektörlere kayabileceğinden dolayı eleştirilebilmektedir.
  • Doğadaki tozlanma gibi doğal gelişen olaylara müdahale olduğu gerekçesiyle bu sistem eleştirilebilmektedir.

Bizim de dikey tarım uygulamaları konusunda kendimizi yetiştirmemiz gerekiyor. Ne dersiniz?