Cami; İslam medeniyetinin yaşandığı mekandır. Camiler kucaklayan ve kendine yöneleni asla kendi dışında bırakmayan bir yuvadır. Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla, çocuğuyla toplumun bütün kesimlerinin bu yuvada huzura erme hakkı vardır.

Yeryüzünün en masum mekanları camilerdir. Yeryüzünün en masum varlıkları ise çocuklardır. Masum çocuklar kadar kimse Camilere yakışmaz.

Camilerimiz çocuklarımızın ahlaki ve manevi anlamda gelişmesi açısından çok kıymetli mekanlardır. Çünkü çocuk, göz aydınlığıdır, gözün nurudur (Furkan 25/74). Göz, nurunu yitirdiği zaman, önünü göremez, istikbalini kaybeder. Aile ve toplumun istikbali de çocuklarımızdır. Çocuklarımız ihmal edilir, kıymeti bilinmezse aile ve toplum, geleceğini göremez. Çocuklarımız, her ne kadar bugün yaşıyorsa da aslında yüzü geleceğe dönük bir emanettir; bugünden çok yarına aittir. Ona verilen emek, yarının insanını yetiştirmek yani geleceğin toplumunu şekillendirmek demektir.

Cami de çocuk da zamanı cem eden ve böylece insanı zaman ötesi ufuklara taşıyabilen mefhumlardır.

Hz. Peygamber'in uygulamalarına baktığımız zaman, çocuksuz cami olamayacağını çok net bir şekilde anlıyoruz.

Daha ilk günden başlayan Cami-Çocuk ilişkisi, Rahmet Elçisi'nin hoşgörülü, sabırlı ve anlayışlı tutumu ile günden güne gelişmiş, asr-ı saadet boyunca çocuklar Mescid-i Nebevî'nin şerefli cemaati arasında yer almışlardır.

Elbette o gün de tıpkı bugün gibi çocuk çocukluğunu yapmış, hoplayıp zıplamış, koşup oynamış, namaz esnasında bazen ağlayıp belki de gülmüştü.

Küçük bir çocuk olan İbn Abbas ve yanındaki arkadaşı gibi, bir eşeğin üstünde gelip açık alanda ashabına namaz kıldıran Rasûlullah'ın önünden geçecek, sonra eşekten inip otlasın diye onu safların arasına salıverecek, hatta o sırada iki küçük kız çocuğu daha gelerek safların arasına karışacak ama Rasûl-i Ekrem (sav) bütün bunlara aldırış etmediği gibi ashaptan da hiç kimse çocukları azarlamaya yönelik bir tepki göstermemiştir (Buharî, Ezan, 161; Ebû Davûd, Salat, 112.).

Şu soruları lütfen soralım kendimize: Neydi onları çocuklara karşı böyle sabırlı kılan? Çocuğu cemaatten uzaklaştırmayan, aksine onu namazla ve mescitle dostluk kurmaya teşvik eden bu tavrın sebebi neydi?

Günümüzün mahrum olduğu bu tavrın altında kuşkusuz Peygamber Efendimiz'in ibadet terbiyesi konusunda izlediği kararlılık ve eğitim anlayışı yatmaktaydı. Rasûlullah'ın eğitim metodu emir, tembih ve ceza üzerine değil, nasihat ve örneklik üzerine kuruluydu.

Bir çocuğun, duyduğundan ve okuduğundan ziyade gördüğünü benimsediği ve anne babasını model alarak kendi davranışlarına yön verdiği artık hepimizin bildiği bir konudur değil mi?

Çocuklar; birçok şeyi özellikle aile bireylerini ve içinde yaşadığı toplumu gözlemleyerek, taklit ederek öğrenirler. Ailesini namaz kılarken gören çocuk namaza yaklaşır. Camilerimizde büyüklerinin aynı safta namaz kıldığını, ibadet ettiğini gören çocuk için camilerimiz huzur kaynağı olacaktır. Bu sayede de çocuklarımız; Ezanın birliğe çağrısını, tekbirin ve kıraatin coşkusunu, secdenin ve duanın huzurunu camilerimizde hissedip yaşayacaktır.

Diğer yandan Mescid-i Nebevî, o günün sadece ibadetgahı ve medresesi değil, her türlü sosyal hadisenin cereyan ettiği hayat merkeziydi, can eviydi. Dolayısıyla Peygamberimiz zamanında vakit namazlarında bile mescitte bir saf oluşturacak kadar çok çocuğun bulunması, (Ebû Davûd, Salat, 96.) Allah Rasûlü'nün hayatın akışıyla çocukları ne denli sık buluşturduğunu göstermektedir. Bu sayede çocuklar, toplumsal hayatın ihtiyaçlarını görmekte, inanan bir insan olmanın sınırlarını ve sorumluluklarını öğrenmektedir.

Şu soruyu da soralım kendimize 'Çocuklarımız için Cami ne anlama gelir'? Çocuk için Caminin anlamı, biz yetişkinlerin camilerimize verdiği değerdir. Çünkü çocukların inancı taklittir. O yüzden, biz yetişkinler Camilerimize hangi anlam ve değeri veriyorsak, çocuklarımız için de Camilerimiz o anlama gelir.

Camilerimizi, birlikte kıldığımız namazlarımızla çocuklarımızın hayatının bir parçası haline getirebiliriz. Çocuklarımızın Camide oynadığı oyun ve koşuşturmalar biz büyükleri tarafından olumlu karşılanırsa onlar ibadete yaklaşır ve bilinçaltında Müslüman olma bilinci oluşmuş olur.

Camilerde çocuklarımıza gösterdiğimiz ilgi ve güler yüz Allah'ın misafirini memnun edecek dolayısıyla Allah'ın rızasına vesile olacaktır.

Camilerimizde çocukların yaptıkları yaramazlıklardan rahatsız olduğumuz durumlarda; 'kimin evinde kime kızıyoruz, kimin evinden kimi kovmak istiyoruz? Kısmını bir kez daha düşünelim. Rabbimizin bizlere emaneti olan çocuklarımızın zihninde, kalbinde, namaz, cami, ibadet konularında olumlu izler bırakmak hepimizin görevi ve sorumluluğudur.

Camilerimizde biz büyüklerini gözlemleyen çocuklar; 'Annem, babam, büyüklerim ne tatlı, ne sakin, ne kadar anlayışlı oldular diye düşünerek sevinsin.

Rabbim; bir çocuğun kuşu öldü diye ona taziye ziyaretinde bulunan Peygamberimizin inceliğini onun ümmeti olan bizlere de nasip eylesin. Hz. İbrahim (a.s.) şu duası bizlerin gönlünde de anlam bulsun: 'Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.' (İbrahim, 40.)