Film ve diziler tüketicilerin satın alma karar süreçlerine etki eden en önemli faktörlerden birisidir. 1980'li yıllarda ülkemizde siyah beyaz TV hakim iken 80'lerin ikinci yarısından itibaren TV ekranları renklenmiştir. 1989 yılına gelindiğinde ülkemiz ilk özel TV kanalı olan Star TV yayın hayatına başlamış ve TRT'nin yanında özel TV de kendisini göstermeye başlamıştır.1990'lı yılların ilk yarısında Star TV'nin yanı sıra başka TV kanalları da yayın hayatına girmiş ve tüketicinin de bu manada alternatifleri artmıştır. TV kanal sayısının artması ile beraber TV'ler aracılığı ile reklam mecraları da artmış ve markaların tüketicilere ulaşmaları anlamında yeni kanalların ulaşmasına neden olmuştur.

2000'li yıllara geldiğimizde ise TV kanal sayısı iyice artmış sadece TV yayınları sadece karasal yayın olmaktan çıkmış dijital TV platformlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Dijital platformlar bile pazarlama iletişim kanalları sayısında da artışlar meydana gelmiştir. Markalar tüketicilere ulaşmak için kullandıkları mecraların yanına ilave kanallar da eklemiş, bu sayede tüketicileri ile aralarında daha uzun ve karlı ilişki kurmanın çabasını sarfetmişlerdir. İnternetin yaygın hale gelmesi ile beraber tüketici dijital platformların yanı sıra webde de alternatiflere sahip olmuştur. Youtube ile beraber tüketiciler izleme alışkanlıklarına yenisini eklemiş ve internet üzerinden de izleme alışkanlıklarına sahip olmuştur. 1980!li yıllarda evde VHS ya da beta formatında videodan filmler izleyen tüketici artık Netflix gibi kanalların hayatımıza girmesi ile birlikte film ve dizi izleme alışkanlıklarının da şeklini ve biçimini de değiştirmiştir. Özellikle akıllı telefon kullanım sayısının artması ile birlikte bu oran daha da artmış ve bugün gelinen noktada tüketici artık film ve dizilerini istediği yer ve zamanda izleyebilir konuma gelmiştir.

Film ve dizilerin izleme şekillerinin izlenme şekillerinin değişmesine karşılık değişmeyen bir gerçek var ki o da film ve dizilerin; film ve dizilerde oynayan karakterlerin tüketicilerin satın alma kararlarına etkisinin değişmediği gerçeğidir. Kemal Sunal'ın 100 Numaralı Adam filminden başlayarak yerli ve yabancı filmlerde artık tüketicilerin satın alma davranışları ve satın alma karar süreçleri yapımcılar tarafından etkilenmeye çalışılmaktadır. Bunun için film içinde ürün yerleştirmeleri yapılmakta ve hara Taşıyıcı filmlerinde olduğu gibi firmalar filmlere sponsor olmakta; filmin başından sonuna kadar hemen her yerde sponsor olan firmanın reklamları yapılmaktadır. Benzer şekilde dizilerde de aynı stratejiler uygulanmaktadır. Yalan Dünya dizisi bunun en güzel ve çarpıcı örneklerinden birisini teşkil etmektedir. Son yıllarda pazarlamacıların stratejilerinin hedefinde çocuklar yer almaktadır. Çocuklar ailenin merkezinde yer alması ile beraber ailenin satın alma karar süreçlerini de şekillendirir hale gelmiştir. Bu durum elbette TV, dizi ve film yapımcıları tarafından da fark edilmiş ve bu doğrultuda çocuklara özel filmler yapılmıştır.

Bu manada yapılan en son film Bizim Köyün Şarkısı olmuştur. Bu film başından sonuna kadar ustalıkla kurgulanmış. Çocuklar filmin hem kahramanı hem de odak noktası. Film de pazarlama tekniklerinin çok ustaca kullanıldığını görüyoruz. Filmin genel konusu ise babası iflas eden bir çocuğun değişen hayat hikayesini anlatıyor. Burada anlatılan hikayede hem hayatın içinden çok güzel mesajlar buluyorsunuz hem de filmin içine ustaca işlenmiş markaları görüyorsunuz. Örneğin şarkı yarışmasına giderken çocukların yarışmada kullanacakları enstrümanları dore müzikten almaları veya yarışma salonu çıkışında Kral Pop'un ürün yerleştirmesinde olduğu gibi. Filmde tüm bunların çocuklar üzerinden yapılıyor olması hedef kitlesi çocuklar olan bir film için etki katsayısını daha da fazla artırmış durumda. Çocukların hemen hepsinin pür dikkat filmi izliyor olması ve verilen tüm mesajları anında alıyor olması bu etkiyi perçinlemektedir. Filmde vurgulanan bir başka faktör de ailenin bir bireyin yaşamındaki önemidir. Babanın iflas etmesinden sonra köyüne dönmesi ve dede ile babanın daha ilk karşılaşmada dargınlığa son vermesi bunun en güzel örneklerinden birisini göstermİstanbul'dan Muğla'ya uzanan öyküde kültür ve alt kültür konusu da çok ustaca işlenmiş. İstanbul'da yaşayan bir çocuğun değerleri ile Muğla'nın bir köyünde yaşayan bir çocuğun değerlerinin nasıl farklı olduğunu da ustalıkla göstermişler.

Benzer şekilde motivasyon konusu da çok güzel bir şekilde alınmış. Başarıya götüren faktörler ve başarısızlığa götüren faktörler ve bu faktörlerin bireyler üzerindeki etkileri de yine filmde güzel bir şekilde izleyicinin beğenisine sunulmuş. Filmde bir başka göze çarpan unsur ise sosyal sınıflar. Sosyal sınıfların satın alma karar süreçleri ve satın alma biçimleri. Bu manada üst sınıfta yer alan insanlar ile daha alt gruplarda yer alan insanların tüketim şekilleri çok güzel bir şekilde ortaya konulmuş. Filmin tüketici davranışları açısından ele alındığı bir diğer başlık ise kişisel faktörler olmuştur. Bu manada ekonomik özellikler başta olmak üzere yaş ve yaşam dönemi gibi diğer faktörler ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuş. Özellikle bu faktörlerden kişilik faktörü çok özenli bir şekilde ele alınmış.

Referans grupları ve motivasyon başlıkları ve bu başlıklar altında yer alan tüm başlıklar filmde çok güzel bir şekilde ele alınmış. Filmde dikkat çeken bir diğer unsur ise retro marketing kavramının son derece titiz bir şekilde ele alınmış olması. Filmde çalan şarkılar başta olmak üzere geçmişe özlem ve geçmişle ilgili öğelerin kullanılmış olması da pazarlama anlamında göze çarpan bir diğer unsur olmuş.

Tüm bu pazarlama unsurlarının aynı sıra bizi biz yapan değerler, kibir hırs gibi kavramlardan uzak durulması, arkadaşlık dostluk gibi kavramların ortaya konulması filmin kalitesinin artması üzerinde son derece önemli katkılar sağlamıştır. Film bir Türk ekibinin Batı sinemasının üzerinde bir fil çekmiş olması da üzerinde durulması gereken bir diğer faktör. Bu filmi ister pazarlama teknikleri açısından ister bizi biz yapan değerler açısından mutlaka izlemenizi öneririm. Çok şey bulacaksınız