Sivil toplum kuruluşları olarak bu ülkede bir daha antidemokratik süreçler yaşanmasını istemediklerini kaydeden Saatçi, ülkede koalisyon pazarlıklarıyla, istikrarsızlıklarla yoğrulan bir görüntü istemediklerini ifade etti. Ülkenin büyümesini ve yürümesini istediklerinin altını çizen Saatçi, istikrar yakalanamadığı takdirde Türkiye'nin bu coğrafyada ayakta kalma şansının zayıflayacağına dikkat çekti. Referandum konusunun siyasi parti tekelinde olan bir konu olmadığını, anayasa konusunun bütün sivil toplumu ilgilendirdiğini belirten Saatçi, onun için bunu iktidar partisi, muhalefet partisiyle sınırlayarak 'ya oradansın ya buradansın' yaklaşımıyla insanları farklı kulvarlara çekme yarışı olarak görenlerin hata ettiğini, bu konunun millet ve memleket meselesi olduğunu söyledi.
115 defa cumhurbaşkanlığı seçimi yapıp da cumhurbaşkanı seçemeyen bir meclis gördüklerini anlatan Saatçi, 'Cumhurbaşkanıyla Başbakan arasında cereyan eden ve Anayasa kitapçığı fırlatmaya kadar giderek milletin anasını ağlatan ve ekonomiyi örseleyen bir fotoğrafı yaşadık. Türkiye'nin darbelere maruz kalmamasını, yoluna emin adımlarla yürümesini istiyoruz. Çünkü biz bu ülkede bir daha antidemokratik süreçler yaşansın istemiyoruz. Biz bu ülkede sabah kalkıp akşama hükümet değişikliği, pazarlıklarla yoğrulan, fırlayan, inen, yükselen borsa ve dolarlar istemiyoruz. Bu ülke büyüsün ve yürüsün istiyoruz. 16 Nisan mutlaka iyi analiz edilmelidir. Hiç kimsenin dışlanmaması gerekir. Kararı ne olursa olsun bu ülkenin her vatandaşı milli iradenin paydaşı, bu ülkenin eşit vatandaşı, Anadolu'nun kendine has söylemiyle birbirinin 'gardaşıdır'. 'Hayır'ı da 'evet'i de söyleyen bu ülkenin vatandaşıdır. Ülkenin istikrarına ve yarınlarına yatırım yapacağız. Evet diyeceğiz ve umudu büyüteceğiz. Her ne kadar sorunlarımız fazla olsa da umudumuz sorunlarımızdan çok daha fazla. STK'lar olarak tarihe karşı sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Bu ülkenin geleceğine dair yatırımımızı 16 Nisan'da yapmış olacağız. Bu ülkenin yaşadığı travmayı, bu ülkeye yaşatılan türbülansı görmeyenler 'evet'in kıymetini bilmeyenlerdir. Onun için 'evet'in kıymetini bilenleri bu anlamda ter dökmeye davet ediyoruz. STK'lar olarak ülkenin istikrarına ve yarınlarına yatırım yapmak istiyoruz. Her dilde, 'hayır' yazanlara, STK'lar olarak yanıtımız, tek dilde 'evet'tir. Evet diyeceğiz ve umudu büyüteceğiz. 16 Nisan'da yapılacak olan Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin yeniden büyük Türkiye yolunda sorumluluk alıyoruz. Yaşadığımız zemin, bu ülkede parlamenter zeminde bizim asla boş durmamamız gerektiğini öğütlüyor' şeklinde konuştu.

'Değişiklik, bürokratik oligarşiyi bitirmeye yöneliktir'
Büyümenin siyasette istikrarla sağlanabileceğini anlatan Saatçi, 'NATO konseptine dahil olduktan sonra, on yılda bir darbe yapıldı. Seçilmiş başbakan ipe çekildi, ipe çektikleri gün çocuklarımıza bayram olarak nakledildi. Sokaklar 5'li çete eliyle ısıtıldı, darbelere zemin hazırlandı. Millete yabancı olanlar, 'çobanla benim oyum bir mi' diyenler, sivil bir cumhurbaşkanının seçilmesini engellemeye çalıştılar. Biz tüm bu süreçleri gördük, yaşadık. Bir kez daha yaşanmasını istemiyoruz. Anayasa değişikliği paketinin en önemli işlevi, hükümet sisteminde var olan çift başlılığı gidermek ve istikrarın sağlaması olacaktır. İstikrar, sağlanamaz, sürdürülemez ve kaybedilirse, yeniden büyük Türkiye süreci istemediğimiz bir şekilde sonuçlanır. Bu değişiklik paketi, bürokratik bir dizayndır. Değişiklikte yer alan hükümler, bürokratik oligarşiyi bitirmeye yönelik bir adımdır. Büyüme siyasette istikrarla sağlanabilir. İstikrar ekmeği büyütür. Ekmek büyüdüğü zaman da çalışanlar kazanır. Konuyu rejim tartışmaları kapsamına hapsetmek, süreci manipüle etmek, değişikliğin özünü anlayamamaktır. Biz bu değişikliği, refah seviyesinin yükselmesi, çalışanların da bu yükselmeden payını alabilmesi yönünden olumlu buluyoruz' ifadelerini kullandı.
Ahmet Saatçi, sivil toplum kuruluşları olarak referandumda neden 'evet' diyeceklerinin gerekçelerini ise şu şekilde ifade etti:
'Anayasa değişikliği paketine bütün olarak bakıldığında, vesayetin feshine ilişkin hem yürütme hem de yargı erki odaklı değişiklikler var. Vesayetin feshine 'evet' diyerek demokratik hukuk devletinin güçlendirmesine 'evet' tercihinin neresi hatalı olabilir. Yargının tarafsızlığını anayasal zorunluluk ve sorumluluk haline getiren bir hükme evet demekten daha makul ne olabilir. Yüksek yargı organlarında askeri vesayet dönemlerinin eseri olan üniformalı hakim üye fotoğrafına son verilmesine 'evet' demek, geçmişin hatalarının tekrarına set çekmektir. Yargının demokratik denetimi kanallarının varlığına evet tercihi ancak yargı sistemine güvenin artmasını istemek olabilir. Suç işlemesi, sanık kürsüsünde olması, dağa kaçırılması, gezi kalkışmasında rol alması, FETÖ tarafından mankurtlaştırılması noktasında ses çıkarmayanlar gençliğin meclis kürsüsünde olmasını, yasama faaliyetinde olmasını istemiyorlar. Biz istiyoruz bu yüzden de 'evet' diyoruz. Yasama erkininin yasama faaliyetine yoğunlaşmasını, yasama organı üzerinde yürütme erkinin baskısının kalkmasını, yasamanın yürütmeden bağımsız olmasını makul, makbul ve doğru buluyoruz ve 'evet' diyoruz. Bütün bu siyaset dışı yaklaşımları, milli iradeye aykırı bakışları ortadan kaldıran yürütme erkinin doğrudan sandıkta ve doğrudan millet tarafından belirlenmesi sistemine 'evet' diyoruz. Cumhurbaşkanını seçemeyen, seçtirilmeyen meclis her iki fotoğrafı da yaşadı. Bu fotoğrafların ürettiği çatışma ve kamplaşmaların bedelini de ödedik. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de bu riski ve geçmişte yaşanmış tehlikeleri ihtimal olmaktan dahi çıkaracağına inanıyoruz. Bu yüzden tercih 'evet' diyoruz. İmzasının sorumluluğunu taşıyan ve gerektiğinde hesap verme durumunda bırakılan Cumhurbaşkanına 'evet' demek, hem akl-ı selimle hem de geçmişe dair birikimle uyumludur. Bazı partiler ve kesimler, sendika ya da sivil toplum görünümlü örgütler, Anayasa değişikliği paketinin herhangi bir hükmüne atıf yapmadan 'tek adamlık' ya da 'diktatörlük' kaygısı üretme stratejisiyle hareket ediyor. Tek adamlık söylemleri 15 Temmuz destanını yazan milletin bağımsızlık, özgürlük ruhunu kavramamaktır. Milli Şef döneminin mimarı ve siyasi mihmandarı olan siyasi oluşumların, bugün millete 'tek adamlık' ve 'diktatörlük' serenatlarını ayrıca not etmek gerekir. Hızlı karar verme, demokratik denetim zeminlerini güçlendirme imkanları üreten hükümler barındıran Anayasa değişikliği paketine dair tercih 'evet' kararımızın, milletimizi 'evet' tercihine davet etme çalışmalarımızın genel çerçevesini bu şekilde özetleyelim. Anayasa değişikliği paketinin mevcut hükümlerinde risk ve tehlike oluşturacak bir yanlışlık görmüyoruz'