n

n

n

n

n

n

n Doğada hiçbir şey tesadüfen ortaya çıkmaz ve hepsi doğal olayların sonucunda meydana gelir. Dünya haritasını gözünüzün önüne getiriniz. Buradaki denizler, karalar, adalar, dağlar tesadüfen meydana gelmiş değillerdir. Birçok gücün ortaya koyduğu şekillerdir. İnsanoğlu, özellikle de sanayi devriminden sonra doğaya hâkim olabileceği fikrine kendisini kaptırmıştır. Fakat, doğanın kanunlarına aykırı her hareket, doğanın cezalandırması ile son bulmuştur ve bulacaktır. Şu açıktır ki, doğanın kanunlarına uyarak ondan istifade edebilirsiniz. İnsanlık tarihinde, Nuh Tufanı gibi, doğanın yıkımları olmuş ve çoğunlukla bunlara karşı insan aciz kalmıştır. Sele, depreme, yangına ve rüzgâra karşı insanlar çaresizdir. Yalnız, ülkemizde birçok şey “Bile bile lâdes” kabilinden bir lakaydi içinde ortaya çıkmaktadır.

n

n Bilindiği üzere Türkiye, kasıtlı olarak çıkarılan orman yangınları ve sel felaketleri ile sarsılmaktadır. Bu olaylar karşısında her kafadan bir ses çıkmakta, her ağzı olan da konuşmaktadır. “Bir günde 200 mm.’nin üzerinde yağış düştü” demenin anlamı var mıdır? Allah ile anlaşmanız mı var? Açıkça ifade etmek gerekir ki, sular köprünün üzerinden geçtikten sonra akıl veren çok olur. Deprem ve sel; Türkiye’nin kaderidir. Öyle ise, bunlarla yaşamayı öğrenmeye mecburuz. Çoğunlukla söylediğimiz “Bize bir şey olmaz” sözünden vazgeçmemiz gerekir. Bu sözün zaten bilimsel olarak bakıldığı zaman bir değeri de yoktur. Hâlâ, bilim ve bilimsel veriler yerine kaderciliğin tercih edildiği bu durumu anlamak mümkün değildir. Japonya’da 7,0 veya 7,2 ‘lik deprem oluyor, birkaç bina yıkılıyor ve birkaç kişi hayatını kaybediyor. Gelişmiş ülkelerde de felaketlerde hasarlar olmaktadır. Fakat, bunlardaki ölüm ve hasarlar, asgari düzeydedir. Ülkemizin başına gelen bunca felaketten sonra, akıllandığımızı söylemek de mümkün değildir. İstanbul’daki depremlerin tarihçesi bellidir. Deprem uzmanları bunlarla ilgili olarak her gün, yaptıkları bilimsel araştırmaları açıklıyor ama bunlar üzerinde kafa yoran yok. Marmara depreminden sonra hangi tedbirler alındı, bunu iyice düşünmek mecburiyetindeyiz. Felaketlerden sonra, ölülerimize acıyor, onlara rahmet diliyoruz ve toplanabildiği kadarı ile felaketzedelere yardım ediyoruz. Kısa bir zaman sonra her şeyi unutuyoruz ve eskilerin deyimi ile “Eski tas eski hamam” yaşamımıza devam ediyoruz.

n

n Bir ırmağın veya akarsuyun bir yatağı vardır. Bu yatak laf olsun diye ortaya çıkmış değildir. Milyonlarca yılda, o akarsu bu yatağı meydana getirmiştir ve bu yatak onun hükümranlık alanıdır. Belirli bir süre bu yatağı kullanabilirsiniz, ama bir gün o yatak, o akarsu tarafından aidiyetinde olduğu şekilde istila edilecektir. Kimileri diyecektir ki, bütün tedbirler alındığı takdirde bile böyle afetler olmayacak mıdır? Elbette olacaktır. Yalnız, tedbirler alındığı takdirde can ve mal kaybı asgari düzeyde olacaktır. Gelişmiş ülkelerde afetlerde meydana gelen zarar, gelişmemiş ülkelerdekinin % 20’si kadardır. Eğer, 1 günde 200 mm.’nin üzerinde yağış düşüyor ise ve bu orman dokumuz ile burada bir afetin meydana gelmemesi mümkün değildir. Tabiatıyla, böyle bir yağış, küresel ısınmanın sonucudur. Yani, o da insanların ortaya koyduğu, yanlış ve bilimsellikten uzak uygulamaların sonucudur. Aşağı, yukarı 35-40 yıldır, doğa ve doğayı koruma ile ilgili olarak konferanslar veriyor ve üzerinde çalışıyorum. Tek bir dünya var. Kirlenen ve yaşanmaz hale gelen dünyadan kurtulmak için “Durdurun dünyayı inecek var” mı, diyeceksiniz? Sellerle, erozyonla altımızdaki toprak kayıp giderken, depremlerle gök kubbe üzerimize yıkılırken, lütfen söyleyiniz, nereye gideceğiz? Özellikle, Karadeniz Bölgesi’nde yanlış yapılaşma, dere ve nehir yataklarının işgali, “yanlış olarak yolların planlanması” sonucu oldukça önemli sel baskınları ortaya çıkmaktadır. Karayollarını yaptığı yolları, arazinin eğimine uygun olarak yapmaması sonucu, bu yollar suların önünde bir set oluşturmakta ve suyun akması bir tarafa onların önünü keserek baraj gölleri meydana getirmektedir. İdarecilerden rica ediyorum, istirham ediyorum; lütfen dere ve ırmaklarımızın yataklarını onlara iade ederek, kendi hallerinde bizlere zarar vermeden yataklarında akmalarına müsaade edelim. Allah’tan bütün insanları afetlerden korumasını diler; insanların da akıllı olması temennisi ile saygılarımı sunarım.

n